– “Zevilhayat olanların, tezahürât-ı hayatiye denilen,
Hâlıklarına tahiyyâtları;
ve rumûzât-ı hayatiye denilen, Sânilerine tesbihatları;
ve semerat ve gayât-ı hayatiye denilen,
Vâhibü’l-Hayata arz-ı ubûdiyetlerini bilerek müşahede etmek,
tefekkürle görüp şehadetle göstermektir!..”
(11.söz)
vecizesini hangi hadis ve ayetin ışığında tefekkür etmeliyiz?..
“Dünya ahiretin tarlasıdır.”
(Keşfül Hafa,C1,s.412.)
Hadis-i Şerifin de,
işaret ettiği gibi insan hayatının tohumları,
çekirdekleri hükmünde ki insanlık istidadlarının hayati tezahürleri,
yani kabiliyet kesbetme derecesine varmaları ile,
“Evet, bir tarlaya tohum ekilmesinden anlaşılıyor ki,
o tarla tohum sahibinin mülküdür.
Ve o tohum da, o tarla sahibinin malıdır. Yani, o buna, bu da ona şehadet ediyorlar.
Kezalik, kâinattaki masnuat, tohum gibidir.
Âlem ve anasır da tarla gibidir.
Her iki tarafın lisan-ı halleriyle ettikleri şehadete göre,
masnuatıyla âlem-i anasır,
yani tohum ile tarla ve muhit ile muhat, hep bir Sâni-i Vâhidin yed-i tasarrufundadır…
Ve arzın her tarafında dağınık bir surette bulunan en küçük bir nevi,
“Beni yaratabilen ancak arzı yaratandır” söylüyor.”(mesnevi-i muriye)
“De ki: Sizi yaratan, size kulaklar gözler ve gönüller veren O’dur.
Ne kadar az şükrediyorsunuz!..”
(Mülk-23) ayet-i hükmünce
“işitici ve görücü” hislerle donatılıp; kâinatla irtibat kurmakla müşerref olup
“akıl, kalp, zihin, latife” gibi temel latifeler yanında,
“idrak, tasdik, sevgi, muhabbet, rikkat, hüzün, merak,
merhamet, gadap, rekabet, haset”
gibi nice “rumuzat-ı hayatiye” ile,
adeta, gelişerek açan çiçekler gibi tezahür etmeleridir.
O latif duygulardaki harika hisler
ve akıl almaz hikmetli sanat ile
Sanilerini “tesbih, takdis, edep ve hamd ile tahiyyalarını” beyan ederek,
Bütün azaların da
bu latif ve hikmetli hayatiyeti hibe eden
Vehhab’ı-Kerim’e karşı hayatlarının
gayesi ve meyvesi olan,
kendilerinin ve mahlukatın ubudiyyetini,
şuuri bir tefekkürün şehadetiyle
namaz ve niyazla beyan etmektir!..
Bab-ı Şefkat NUR