23.Mektup:4.Sualiniz:
Dördüncü Sualiniz: اِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ de hikmet ve gaye nedir?

Elcevab: Cenab-ı Hak, Hakîm ismi muktezası olarak, vücud-u eşyada bir merdivenin basamakları gibi bir tertib vaz’etmiş. Sabırsız adam teenni ile hareket etmediği için, basamakları ya atlar düşer veya noksan bırakır; maksud damına çıkamaz. Onun için hırs mahrumiyete sebebdir. Sabır ise müşkilâtın anahtarıdır ki,
اَلْحَرِيصُ خَائِبٌ خَاسِرٌ ٭ وَالصَّبْرُ مِفْتَاحُ الْفَرَجِ
durub-u emsal hükmüne geçmiştir. Demek Cenab-ı Hakk’ın inayet ve tevfiki, sabırlı adamlarla beraberdir. Çünki sabır üçtür:

Biri: Masiyetten kendini çekip sabretmektir. Şu sabır takvadır, اِنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ sırrına mazhar eder.

İkincisi: Musibetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve teslimdir. اِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ ٭ اِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ şerefine mazhar ediyor.
Ve sabırsızlık ise Allah’tan şikayeti tazammun eder. Ve ef’alini tenkid ve rahmetini ittiham ve hikmetini beğenmemek çıkar. Evet musibetin darbesine karşı şekva suretiyle elbette âciz ve zaîf insan ağlar; fakat şekva ona olmalı, ondan olmamalı. Hazret-i Yakub Aleyhisselâm’ın اِنَّمَا اَشْكُوا بَثّىِ وَ حُزْنِى اِلَى اللّهِ demesi gibi olmalı. Yani: Musibeti Allah’a şekva etmeli, yoksa Allah’ı insanlara şekva eder gibi, “Eyvah! Of!” deyip, “Ben ne ettim ki, bu başıma geldi” diyerek, âciz insanların rikkatini tahrik etmek zarardır, manasızdır.

Üçüncü Sabır: İbadet üzerine sabırdır ki, şu sabır onu makam-ı mahbubiyete kadar çıkarıyor. En büyük makam olan ubudiyet-i kâmile canibine sevkediyor.

Bediüzzaman Said NURSİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir