Kur’ân-ı Hakîmin inzali ile,

BİR BAYRAM-I İLÂHÎ VE BİR MEŞHER-İ RABBÂNÎ’DİR…

İşte, Ramazan-ı Şerif

adeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher,

bir pazardır.

Ve uhrevî hasılat için gayet münbit bir zemindir.

Ve neşvünemâ-i a’mâl için, bahardaki mâ-i Nisandır.

Saltanat-ı rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin

resmigeçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir.

Ve öyle olduğundan, yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcâtına

ve mâlâyâni ve hevâperestâne müştehiyâta girmemek için, oruçla mükellef olmuş.

Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine

Ve yahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hâcâtını muvakkaten bırakmakla,

uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek,

savmı ile Samediyete bir nevi aynadarlık etmektir.

Evet, Ramazan-ı Şerif, bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta,

bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır.

Evet, bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semerâtını kazandırabilir.

Leyle-i Kadir ise, nass-ı Kur’ân ile,

bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir hüccet-i kàtıadır.

“Evet, nasıl ki bir padişah, müddet-i saltanatında,

belki her senede, ya cülûs-u hümayun namıyla veyahut

başka bir şâşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar.”

“Raiyetini, o günde umumî kanunlar dairesinde değil,

belki hususî ihsânâtına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına

ve fevkalâde icraatına

ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini

has teveccühüne mazhar eder.”

“Öyle de, Ezel ve Ebed Sultanı olan on sekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelâli,

o on sekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-ı âlişânı olan Kur’ân-ı Hakîmi,

Ramazan-ı Şerifte inzal eylemiş.”

“Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlâhî ve bir meşher-i Rabbânî

ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, mukteza-yı hikmettir.”

“Madem Ramazan o bayramdır.

Elbette bir derece süflî ve hayvanî meşagilden insanları çekmek için, oruca emredilecek.

Ve o orucun ekmeli ise, mide gibi bütün duyguları,

gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktrı!..” (29.mektup)

Bab-ı Şefkat NUR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir