“LÂ İLÂHE İLLALLÂHU’L MELİKÜL HAKKUL MÜBİN”
ifadesiyle ilgili olarak,
Peygamber Efendimiz’ (ﷺ)
Peygamber Efendimiz (ﷺ)‘a, Hz. Cebrail’in şöyle dediği rivayet edilir:
“Ey Muhammed, senin ümmetinden kim her gün yüz defa
Lâ ilâhe illallâhül melikül hakkul mübîn
derse, bu onun için fakirlikten kurtulmaya vesile olur,
kabir yalnızlığında kendisine yoldaş olur
ve bununla zenginliği celb etmiş
yani kendisine çekmiş ve cennetin de kapısını çalmış olur.”
(Zebidi, İthaf, 5/131; Kenzü’l-ummal, no: 5058.)
AYET’ÜL- KÜBRÂ’NIN ve HİZBÜ’N-NURİYYENİN
ve
LÂ İLÂHE İLLALLÂHU’L MELİKÜL HAKKUL MÜBİN
tesbihinin geniş evradı
HÜLÂSATÜ’L-HÜLÂSA’ da zikredilmektedir…
38 bölümden oluşan Hülâsatü’l-Hulasa’nın son dört bölümünü buraya alalım…
“LÂ İLÂHE İLLALLÂHU’L MELİKÜL HAKKUL MÜBİN”
35- Allah Melik, Hak ve Mübîn’dir O’ndan başka ilâh yoktur,
Va’dinde sâdık ve emin Muhammed(ﷺ) Allah’ın resulüdür.
O(ﷺ)nun peygamberliğine şahit bu kâinatın sahibi, bu kâinatı yaratan,
tasarrufunda tutup idare eden, fiil ve rububiyetinin icraatını gösteren Zat’tır.
• Bu gibi fiilerden Rahmâniyet fiili; her şeyi ihata eden rahmetle
O(ﷺ)’na Kur’ân-ı Mu’cizül-Beyanı indirip,
çeşitli mu’cizeleri O(ﷺ)’nun eliyle izhar edip,
her tehlike ve hale karşı O(ﷺ)’nu muhafaza edip muvaffak etmesi,
bütün hakikatleriyle O(ﷺ)’nun dinini devam ettirmesi,
bütün mahlûkat üstünde gözle görülür yüce bir ikram ve hürmet makamına
mazhar etmesi O(ﷺ)nun peygamberliğine kesin bir delildir.
• Bu gibi icraatlardan Rububiyet icraatı;
O(ﷺ)’nun peygamberliğini kâinatına manevî bir güneş yapmakla,
O(ﷺ)’nun dinini kullarının yükselmesine kemâlâtın fihristesi kılmakla,
O(ﷺ)’nun hakikatini delil
ve burhanlarla ulûhiyyetinin tecelliyâtına cami’ bir ayna yapmakla,
O(ﷺ)’nu, bu kâinattaki mahlûkatın vücudu için rahmet,
hikmet ve adaletin vücudu kadar, güneş, ışık, hava, su, rızık
ve nimetin varlığı kadar lüzumlu, kudsî vazifelerle vazifelendirmekle,
O(ﷺ)’nun peygamberliğini ispat eder.
36- Ey yedi gök, yer ve içlerindeki her şeyin kendisini teşbih ettiği Zat!
Seni ve geçen bütün delilleri şahit göstererek;
Senin Vâcibü’l-Vücud, Vahid, Ehad, Ferd, Samed, Hayy, Kayyûm,
Alîm, Hakîm, Kadîr, Mürîd, Semi’, Basîr, Mütekellim, Rahman, Rahîm Allah olduğuna
ve en güzel isimler olan Esma-ül Hüsna sahibi olduğuna şehadet ederiz.
37– Senden başka ilâh yoktur. Bir teksin şerikin yoktur.
Seni ve zikri geçen delilleri şahit tutarız ki;
Muhammed (ﷺ)
Senin kulun, nebîin, seçkin olan safin, en yakın dost halilin,
mülkünün güzelliği, sanatının sultanı, inayetinin gözdesi,
hidâyetinin güneşi,
muhabbetinin lisanı, rahmetinin misali,
mahlûkatının nuru,
mevcudatının şerefi,
yaratıkların kesreti içinde birliğinin kandili,
kâinatının sırrının keşşafı, rubûbiyet saltanatının dellâlı,
rıza gösterdiğin işlerin tebliğcisi,
isimlerine ait definelerin tanıtıcısı,
kullarının muallimi, kâinatı kaplayan ayet ve delillerin tercümanıdır.
Hem,
O Zat(ﷺ)’
Senin bilinmekle görünmenin
ve mahlukatına varlığını göstermenin vesilesi,
Senin cemâl ve isimlerine olan muhabbet nurlarının,
sanat
ve masnuatının güzelliklerine olan sevginin aynasıdır.
Ey göklerin ve yerlerin Rabbi!
O (ﷺ)’
Senin habibin ve âlemlere rahmet olarak gönderdiğin resulün,
âlemler sarayındaki nakışlarda var olan boya,
sanat ve yaratılıştaki hikmet ile
Rabbülaleminin saltanatındaki rubûbiyet güzelliklerini
açıklamak için vazifelendirdiğin,
âlemler kitabının satırlarında var olan ayetlerdeki kelimelerin hikmetli işaretleriyle,
Rabbülaleminin tecelli eden isimlerindeki hazinelerinin tanıtıcısı
ve rıza gösterdiğin amellerin tarif edicisidir.
38- Öyleyse Rabbim!
Sen ahir zamana kadar yazılıp okunan Risâle-i Nur’un harfleri adedince
O(ﷺ)’na, Âl ve Ashabına salât ve rahmet eyle.
Rahmetinin hürmetine,
bu imani tefekkürleri benim, Risâle-i Nur’un sadık talebelerinin,
Üstadımız Said Nursî’nin (r.a.),
anne ve babalarımızın sevab defterine kayd eyle.
Âmin.
Hamd olsun âlemlerin Rabbi olan Allah’a ki hamd yalnız kendisine mahsustur.
Bab-ı Şefkat Nur