Abdurrahmân b. Ebû Bekre anlatıyor:
“Babam (Ebû Bekre) Sicistan kadısı olan Ubeydullah b. Ebû Bekre’ye bir mektup yazarak —ki onun için bu mektubu ben yazdım— şöyle dedi: Öfkeliyken iki kimse arasında hüküm verme. Zira ben Resûlullah’ı (sav) şöyle derken işittim: ‘Bir kimse öfkeli iken iki kişi arasında hüküm vermesin!’”
(M4490 Müslim, Akdiye, 16)
Abdullah b. Ebû Evfâ’nın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Allah, haksızlık etmediği sürece hâkimle beraberdir. Haksızlık yaparsa Allah ondan uzaklaşır, şeytan onunla beraber olur.”
(T1330 Tirmizî, Ahkâm, 4)
Amr b. Âs’ın işittiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Hâkim hüküm vereceği zaman ictihad eder (olanca imkân ve gücü ile hakkı arar) sonra isabetli hüküm verirse, kendisine iki sevap vardır. Ama hüküm verirken ictihad eder sonra yanılırsa ona bir sevap vardır.”
(B7352 Buhârî, İ’tisâm, 21; M4487 Müslim, Akdiye, 15)
Amr b. Şuayb’ın, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:
“Delil getirmek davacıya, yemin etmek ise davalıya düşer.”
(T1341 Tirmizî, Ahkâm, 12)
Ümmü Seleme’den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ben, ancak bir insanım. Davalarınızı bana getiriyorsunuz. Bazılarınız delilini ifade etmede bir kısmınızdan daha başarılı olabilir ve ben de ondan dinlediklerime göre karar veririm. Şayet ben herhangi birine kardeşinin hakkı olan bir şeyin verilmesine hükmedersem, o kimse bunu almasın. Çünkü ben (bu hükümle) ona ateşten bir parça vermişimdir.”
(B7169 Buhârî, Ahkâm, 20)