“EĞER ALLAH DİLESEYDİ
NE (BİZ) ŞİRK KOŞARDIK, NE DE ATALARIMIZ!..”
(Allah’a) şirk koşanlar:
“Eğer Allah dileseydi ne (biz) şirk koşardık, ne de atalarımız!
Hem hiçbir şeyi (kendi kendimize) haram kılmazdık!” diyecekler
Onlardan öncekiler (de)
azâbımızı tadıncaya kadar (peygamberlerini) böyle yalanlamıştı.
De ki:
“Yanınızda herhangi bir ilim var mı? Haydi, onu bize çıkarın!
(Siz) zandan başkasına tâbi‘ olmuyorsunuz
ve siz ancak çirkince yalan söylüyorsunuz.”
(En’am,148)
“İnsan,
hayır veya şer olarak işlediği amellerini kendi irâdesi ile yapar.
İyilikleri insanlar için kolaylaştıran,
insanı böyle temiz bir fıtratta yaratan
ve hayırlarla emreden Allah’dır.
Ancak
Cenâb-ı Hakk kötülükleri, mâhiyetleri i‘tibâriyle çirkin
ve insan fıtratına zıd olarak yarattığı ve bir imtihâna medâr olmak üzere
onlardan sakınmasını emrettiği hâlde,
haram kılınmış bu şeyleri isteyen,
insanın kendi irâdesidir.
Bu yüzden pek çok âyet-i kerîmede insanın fiillerinden,
mes’ûl olduğu ve amellerinin karşılığında
cezâ veya mükâfât göreceği zikredilmiştir…
İnsanın fiilleri irâdesi dışında gerçekleşirse,
mükâfât ve cezânın, hattâ imtihânın bir ma‘nâsı kalmaz…
Bu ise, zerrelerden yıldızlara kadar
her şeyde gāyet ince hikmetleri gözeten
Cenâb-ı Hakk’ın hikmetine zıddır.
Evet, insan bir ağaç gibi bütün bütün mecbûriyet altında değildir…
Amellerinden mes’ûl tutulmasını gerektirecek bir irâdeye sâhibdir…
Herkes bunu vicdânen bilir ve hayâtı boyunca def‘alarca tecrübe eder.
Hiç kimse bir eşyâyı satın alırken
“Kaderim buymuş!” diyerek satıcının verdiği çürük malı almaz.
Bununla berâber insan kendi fiillerinin yaratıcısı da değildir…
Çünki yaratma Allah’a mahsustur.
Ancak, insan başlangıçta bir şeyi istemedikçe,
Cenâb-ı Hakk o şeyi insana zorla yaptırmaz…
Yani,
Cenâb-ı Hakk’ın irâdesi kulun irâdesine bakar.
İnsan neyi isterse, Allah onu yaratır.
Hidâyete veya dalâlete doğru yürümek insanın elindedir…
Fakat
sâbit birer sıfat olan hidâyet ve dalâleti yaratan Cenâb-ı Hakk’tır.
İslâm ulemâsının büyüklerinden Sa‘deddin Taftazânî’nin dediği gibi:
‘Îman, kulun kendi irâdesini kullanmasından sonra,
Allah’ın o kulun kalbine yerleştirdiği bir nûrdur.’
Cüz-i ihtiyârî denilen isteme kābiliyetini veren Allah’dır.
İsteyen insandır.
Fakat hayır veya şer, iyi veya kötü,
istenileni yaratan yine Cenâb-ı Hakk’tır.
İnsan kendi isteği ile fiilin yaratılmasına sebeb olduğu için
mes’ûliyet de kendisine âiddir!..”
(Tılsımlar, 26. Söz)
Bab-ı Şefkat NUR