Ebu’l-Ahves’in naklettiğine göre, babası şunları anlatmıştır:
“Dağınık bir kıyafetle Hz. Peygamber’in (sav) yanına gitmiştim. Bana, ‘Senin malın var mı?’ diye sordu. ‘Evet’ dedim. ‘Ne gibi malların var?’ diye sorunca, ‘Allah bana deve, koyun, at ve hizmetçiler ihsan etmiştir.’ şeklinde cevap verdim. Bunun üzerine, ‘Madem Allah sana mal ihsan etmiş, o hâlde Allah’ın nimet ve cömertliğinin belirtileri üstünde görünsün.’ buyurdu.”
(D4063 Ebû Dâvûd, Libâs, 14; T2006 Tirmizî, Birr, 63)
Amr b. Şuayb’ın, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“İsraf ve kibirden kaçınarak yiyin, sadaka verin ve giyinin.”
(N2560 Nesâî, Zekât, 66)
Abdullah b. Mes’ûd’un naklettiğine göre:
Bir gün Hz. Peygamber (sav), “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurdu. Bunu duyan bir adam, “İnsan elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasından hoşlanır!” deyince, Resûlullah (sav), “Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir (ise) hakkı inkâr etmek ve insanları küçük görmektir.” buyurdu.
(M265 Müslim, Îmân, 147)
Sâlim b. Abdullah’ın, babasından (ra) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (sav), “Kim kibrinden elbisesini yerde sürüklerse, Allah kıyamet günü onun yüzüne bakmaz.” buyurmuştu. Hz. Ebû Bekir, “Yâ Resûlallah (sav), elbisemin iki tarafından biri dikkat edip korumazsam mutlaka sarkıyor.” deyince, Hz. Peygamber (sav) şu açıklamayı yapmıştı: “Ama sen bunu kibirlenerek yapanlardan değilsin.”
(B5784 Buhârî, Libâs, 2)