A’mal-i kalbînin şemsi, imandır. A’mal-i bedeniyenin fihristesi, namazdır. A’mal-i maliyenin kutbu, zekâttır.
İşârat-ül İ’caz, Risale-i Nur
İnsanların heyet-i içtimaiyesinde intizam ve asayişi temin eden köprü zekâttır.
İşârat-ül İ’caz, Risale-i Nur
Namaz عِمَادُ الدّٖينِ yani dinin direği ve kıvamı olduğu gibi zekât da İslâm’ın kantarası yani köprüsüdür. Demek birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden İlahî iki esastırlar. Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır.
İşârat-ül İ’caz, Risale-i Nur
Tabakalar arasında musalahanın temini ve münasebetin tesisi ancak ve ancak erkân-ı İslâmiyeden olan zekât ve zekâtın yavruları olan sadaka ve teberruatın heyet-i içtimaiyece yüksek bir düstur ittihaz edilmesiyle olur.
İşârat-ül İ’caz, Risale-i Nur
Zekâtın vücubu ile ribanın hurmetinde büyük bir hikmet, yüksek bir maslahat, geniş bir rahmet vardır.
İşârat-ül İ’caz, Risale-i Nur
İslâmiyet, havastan ziyade avamın tahassungâhı olmuştur. Vücub-u zekât ve hurmet-i riba ile havassı, avamın üstünde müstebit yapmak değil, bir cihette hâdim yapıyor.
Mektubat, Risale-i Nur
Beşerin hayat-ı içtimaîsinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilalatın menşei iki kelimedir:Birisi: “Ben tok olduktan sonra, başkası açlıktan ölse bana ne?” İkincisi: “Sen çalış, ben yiyeyim.” Bu iki kelimeyi de idame eden, cereyan-ı riba ve terk-i zekâttır. Bu iki müthiş maraz-ı içtimaîyi tedavi edecek tek çare, zekâtın bir düstur-u umumî suretinde icrasıyla vücub-u zekât ve hurmet-i ribadır.
Mektubat, Risale-i Nur
Zekât, her şahıs için sebeb-i bereket ve dâfi-i beliyyattır. Zekâtı vermeyenin herhalde elinden zekât kadar bir mal çıkacak, ya lüzumsuz yerlere verecektir ya bir musibet gelip alacaktır.
Mektubat, Risale-i Nur
Acaba hakikat-i İslâmiyenin binler mesailinden yalnız zekât meselesi, düstur-u medeniyet ve muavenet olursa bu belaya ve yılanın yuvası olan maişetteki müthiş müsavatsızlığa deva-i şâfî olmayacak mıdır? Evet, en mükemmel ve bozulmaz bir deva olacaktır.
Muhakemat, Risale-i Nur