HAREKÂT VE EF’ALDE BENZEMEK İKİ CİHETLEDİR.
“Birisi:
Cenâb-ı Hakkı sevmek cihetinde emrine itaat
ve marziyâtı dairesinde hareket etmek, o ittibâı iktiza ediyor.
Çünkü bu işte en mükemmel imam, zât-ı Muhammediyedir (ﷺ).
(11.lem’a)
“And olsun ki sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman
ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Allah’ın Resûlünde(ﷺ) güzel bir örnek vardır.” (Ahzap,21)
“Cenâb-ı Hakkı sevmek cihetinde emrine itaat ve marziyâtı dairesinde hareket etmek”
Burada itaat etmek sözü yeterli olduğu halde , özellikle marziyat dairesinin
zikredilmesi gösteriyor ki,
sünnetin hikmetle uygulanması gerektiğini belirmek içindir…
Zira sünnet hikmet olduğu taktirde adalet tecelli eder ve isabet olunur…
Hikmet kavramına, sünnet, dinin incelikleri, şeriatın esrarı, Kur’an’ın hükümleri,
çok seçeneklerden en isabetlisini seçmek gibi manalar verilmiştir.
Demek, bu incelikler bilinmezse,
sırlar açılmaz, meselenin hakikatine ve hikmetine varılmaz…
Meselâ
şu hadis örneğinde olduğu gibi;
“Herhangi biriniz bir kötülük görürse onu eli ile değiştirsin;
yapamazsa dili ile, bunu da yapamazsa kalbi ile değiştirsin,
sonuncu tavır imanın en zayıf şeklidir.”
(Müslim; Kitabu’l-İman)
bu hadisin hakikatin de, Üstadımız
Kötülüğü, Dille değiştirmenin Ülâma’ya ait olup,
(‘ma’ruf’u emir ve münkerden nehiy’) vazifesi olduğunu,
Kötülüğü, ELLE değiştirmenin ise,
devletin mevcudiyeti halinde Ümera’ya
(Devletin güvenlik ve silahlı kuvvetlerine) ait olup,
Asayişi ve nizamı tesis etmek olduğunu beyan etmiştir…
İşte buna benzer hadislerin hakikati ve hikmeti bilinmezse,
12 Eylül darbesine zemin hazırlayan,
Gençliğin kanını döken nahoş nice hadiselerin yaşanması kaçınılmaz olabilir…
İkincisi:
“Madem Zât-ı Ahmediye (ﷺ)
insanlara olan hadsiz ihsânât-ı İlâhiyenin en mühim bir vesilesidir;
elbette Cenâb-ı Hak hesabına hadsiz bir muhabbete lâyıktır!..”
(11.lem’a)
“(Ey Resûlüm!) (Biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ,107)
“ihsânât-ı İlâhiyenin en mühim bir vesilesidir” denmesi
Habibullah makamına ve akrebiyet bağına işaret eder.
İlk yaratılan şeyin, Efendimizin nuru olması ve her şeyin o nurdan yaratılması,
O(ﷺ)’nun muhabbeti ile şehadet aleminin açıldığı gibi ahiret aleminin de açılması gösteriyor ki;
Bir mü’min için örnek alınması gereken, benzemek lazım gelen ilk ve tek imam ve önderin
başındaki isim, Allah’ın habibi ünvanına sahip Muhammed(ﷺ)’ dan başkası olamaz…
Başındaki şeyhini, ve üstadını bile O(ﷺ)’nun muhabbet ve sünnet ine bağlılık derecesine göre sevmeli… Kıymet vermeli…
Zaten sünnet itikadının icma denilen sağlam zinciri de budur..
Bu vesile ile üstadımızın bir hatırasını okuyalım inşaallah;
“O merhum kardeşim, evliya-i azimeden olan
Hazret-i Ziyaeddin’nin (k.s.) has müridi idi.
Ehl-i tarikatça, mürşidinin hakkında müfritane muhabbet ve hüsn-ü zan etse
makbul gördükleri için, o merhum kardeşim dedi ki:
“Hazret-i Ziyaeddin bütün ulûmu biliyor.
Kâinatta, kutb-u âzam gibi herşeye ıttılâı var.”
Beni onunla raptetmek için çok harika makamlarını beyan etti.
Ben de o kardeşime dedim ki:
“Sen mübalâğa ediyorsun. Ben onu görsem, çok meselelerde ilzam edebilirim.
Hem sen benim kadar onu hakikî sevmiyorsun.
Çünkü kâinattaki ulûmları bilir bir kutb-u âzam suretinde tahayyül ettiğin bir Ziyaeddin’i seversin. Yani o ünvanla bağlısın, muhabbet edersin.
Eğer perde-i gayb açılsa,
hakikati görünse, senin muhabbetin ya zâil olur veyahut dörtten birisine iner.
Fakat ben, o zât-ı mübâreki senin gibi pek ciddî severim, takdir ederim.
Çünkü,
Sünnet-i Seniye dairesinde,
hakikat mesleğinde, ehl-i imana hâlis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehberdir.
Şahsî makamı ne olursa olsun, bu hizmeti için ruhumu ona feda ederim.
Perde açılsa ve hakikî makamı görünse,
değil geri çekilmek, vazgeçmek,
muhabbette noksan olmak, bilâkis daha ziyade hürmet ve takdirle bağlanacağım.
Demek
ben hakikî bir Ziyaeddin’i,
sen de hayalî bir Ziyaeddin’i seversin!..”
Benim o kardeşim insaflı ve müdakkik bir âlim olduğu için,
benim nokta-i nazarımı kabul edip takdir etti…”
(Kastamonu lhk.)
…İşte, Habibullahı sevenlerin,
Sünnet-i Seniyyesine ittibâ ile ona benzemeye çalışmaları kat’iyen iktiza eder.” (11.lem’a)
Bab-ı Şefkat NUR