TARAFGİRLİK DÜŞMANLIĞA…

İNAT KİN’E, ve ŞİKAK’A… HASET ise, NİFAKA YOL AÇAR…

“MÜ’MİNLERDE nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren

 tarafgirlik ve inat ve haset, 

hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetçe

ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur, 

muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir.

 (22.mektup)

Tarafğirlik öfkenin gadap (öfke) duygusunun aşırılığı olan ifrad dan gelir…

“Afâtın şiddetlisi nedir?” diye sorduklarında

Resulullah Efendimiz (asm): “Allah’ın gadabıdır.” diye buyurmuş, 

“Bundan kendini muhafaza edip, kurtulmanın yolu nedir?” 

diye sorduklarında ise: 

“Gadab etmemek ve ondan uzak durmaktır!..” diye cevap vermişlerdir.”

Halbuki; gadap, yani öfke kuvveti,

insana zararlı veya zarara meydan verecek şeylerden korunmak için verilmiştir…

Halbuki yersiz öfke, ‘keskin sişrke küpüne zarar verir’ misali

evvela

İnsanın hem şahsi huzurunu, hem, aile saadetini,

hem de akrabalık, komşuluk veya kardeşlik bağlarını kırar…

Neticede kul haklarını insanın boynuna yüklemekten başka bir semeresi olmaz…

Bunun çaresi;

Adaleti elden bırakmamak, nefsinden başlayarak, ailenin, akrabanın,

kardeşliğin ve ümmetin hakkını ve menfaatlerini gözetip korumak,

yani küçük ve büyük cihadı istikamet üzere tamamlamaktır…

Cihad için istidadlarımıza konulan bu duyguyu

ancak şecaat sahibi olmakla muvaffak kılabiliriz…

İnat ise akılsızlıktan, kârı zararı,

iyiyi kötüyü ayırd edememekten meydana gelen bir çıkmaz yokuştur…

Attığını vuramayan, yaralıp bırakan,

böylece nasipsiz kalan avcı misali cerbeze;

böylelerinin, karşıyı hedefleyip, geriye tepen en büyük silahıdır…

Bu durumun neticesi ister ailede olsun ister toplumda olsun,

İnsanın kendi kalbinden başlayarak,

bütün hayatını parçalayan, şikaka ayrılmalara yol açan bir değirmen taşıdır…

döndükçe öğütür… öğüttükçe parçalar…

Bunun çaresi

hikmetli davranmak, Efendimizin sünnetini rehber etmektir…

Zira sıratı’l-müstakim üzerinde, hakkı hak, batılı batıl bilerek,

Sıddıkıyetle yüreyebilmek bu kuvve’nin güçlü sebatıyle

Ancak mümkün olabilir…

Haset ise, kıskançlıktan, çekememezlikten kaynaklanan,

halkın tabiriyle ‘gözü götürmedi’ denilen kötü, nefsani bir haldir.

İnsanın ehemmiyetini düşüren, basitleştiren kötü bir haslettir…

Bu nedenle hased,

Müslümanın hayırlı amellerini yok eden çok çirkin bir ahlâktır.

Yahudi ve Hristiyanlar müminlere sürekli hased ederler. 

 “Hâsid kişinin hased ettiği zamanki şerrinden Allah’a sığınırım.”

(Felâk,5)

Ayet’i kerimesine sığınmak gerekir.
 

Efendimiz () buyuruyor ki;

“Hased, hasenatı yer tüketir, tıpkı ateşin odunu yiyip tükettiği gibi.

Sadaka da hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi.”

( ibnu Mâce)”

Oysa haset insana;

“O halde durmayın, hayırlı işlerde birbirinizle yarışın!..”

(maide,48) ayeti kerimesinde emredildiği üzere

İmanda, islâm da ve itikatta yarışi için verilmiştir

Nitekim

Füzeyl bin İyaz’ın, “Mü’min gıpta eder, münafık haset eder”,

sözü bizim için hem güzel bir ölçü, hem de büyük bir tehdit.

-Bârî, X /396; el-Câmu’s-Sağîr, Beyrut, 1990, h.no: 5983).

Bir Müslümanda bulunan bir nimetin ondan gitmesini istemeyip,

kendisinde de o nimetin bulunmasını istemek hased değildir.

Buna ‘Gıpta’ yani imrenmek, denilir. Gıpta güzel bir huydur.

Hasedin çaresi ise

şu hadis-i şerifler de şöyle  beyan edilmiştir;

Efendimiz () buyurdu ki;

“Üç şey vardır, kimse onlardan kurtulmuş değildir:

Uğursuzluk, kötü zan, hased…”

Resûlullah () ‘a bunlardan kurtuluş yolu nedir,

 diye sorulunca şu cevabı verdi:

“-Uğursuzluk içinden geçince

 (kalbinin yatıştığı sevdiği) hoşlandığın işi bırakma,

-zanna düşünce araştırmaya kalkma,

-hased duyunca da gereğiyle amel etme!..”

“İki haslet var ki, bunlar kimde bulunursa;

-Kim dünya işlerinde durumu kendisinden düşük olana bakarsa,

kendisindeki ona olan üstünlük sebebiyle Allah’a hamdeder.

Kim de, dinî meselelerde

( iman, itikad, hayır, ilim ve ibadette)

kendinden üstün olanlara bakar ve onlara uyarsa ,’

Allah onu şükredici ve sabredici olarak yazar!..

 (Kütüb-i Sitte)

Bab-ı Şefkat NUR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir