MİDASIN EŞŞEK KULAKLARI VAAR!..
Ey Müslümanlara gerici, yobaz diyenler…
Sizden daha gerici ve yobazı var mı acaba…
Yeryüzünde yüzlerce senedir
islâm medeniyetinin getirdiği ve insanlığı huzura,
Sükûnete ve şifaya kavuşturan devaları varken…
sizin ta ilkçağlar da bahsi geçen, gerçekte hiç yaşamamış,
mitiloji olarak uydurulmuş, ilahlar, ilaheler diyerek,
kayda değer bir ‘büyüğün yoksa başına bir taş dik…’
sözünü heykel dikerek, kendi ceddi yapan ahmaklar…
şimdiler de mürekkep yalamış bazı cahil doktorlar,
sıkıntılı hastalarına;
‘dağa bayıra gidip, dertlerini haykırmalarını” tavsiye ediyormuş…
bunu duyunca aklıma,
orta okulda kulaklarımıza zoraki sokulan midas örneği geldi…
“ Kral Midas diye bir fiğür vardır kulaları çok uzun olduğundan eşek kulaklarını andırıyormuş…
Kral Midas bu kulaklarını gizlemeye çalışır susar ve kimselere anlatmazmış.
Ancak bir gün berbere gittiği zaman Midas’ın kulağını fark eden berber korkar,
bunu kimseye anlatamaz.
Ama bir süre sonrasında artık dayanamadığı için anlatması gerektiğini düşünerek
bir kuyuya gider ve bu Midas’ın sırrını kuyuya haykırır.
‘– MİDASIN EŞŞEK KULAKLARI VAAR!..’
Efsaneye göre kuyu suları sulara sazlara ve bu şekilde ulaşır
ve Midas’ın kulakları her taraftan duyulmaya başlar…
böylece kral sırrını saklayamaz olur…
berbere ‘neden herkese duyurdun’ der…
Berber de;
‘efendim sadece kimsenin olmadığı zamanda kuyuya haykırdım’ der.
Kral; peki herkes nasıl duydu diye sorunca;
Berber, ‘demek ki, yerin kulağı varmış efendim’ der…”
Evet sır sır olmaktan çıkınca dertler bine katlanır bunu hesap eden yok…
Halbuki
islâm bu konuda, üstelik hem dünya için,
hem de insanın ebedi hayatı için en güzel ve en isabetli devaları sunar…
Şöyle ki;
“Kulum beni nasıl tanırsa ona öyle davranırım.”
Buhari, Tevhid: 15, 35; Hadis-i kutsî’sinin rahimiyetiyle;
Resûlullah (ﷺ) şöyle buyurdu:
“Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer.
Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir.
Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder;
bu onun için hayır olur.
Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”
(Müslim, Zühd 64)
“Her bela, affedilecek bir günah için gelir.” [Ebu Nuaym]
“Mümine gelen her bela, günahlarına kefaret olur.” [Buhari]
“Müminin günahları affoluncaya kadar bela gelir.” [Hakim]
Müslüman Allahü teâlânın dostudur. Dostluğun alameti ise,
dostun belalarına, sıkıntılarına sabretmektir.
Kur’an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki:
“Sabredenlere, mükafatlar hesapsız olarak verilir.”
[Zümer 10]
Müslümanın başına gelen sıkıntılar onun hayrınadır.
Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Allahü teâlâ buyuruyor ki: Mümin başına gelen işten,
hoşlansa da, hoşlanmasa da, o iş, onun için hayırlıdır.”
[İbni Şahin]
“Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize;
sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir!..”
[Bakara 216]
El hayru fî mâ vaka’a,
yani vâki olanda hayır vardır demek,
irade ve tercihimizin dışında ve sebeplere yapıştığımız halde,
başımıza ne gelirse gelsin sabretmeli,
şikâyetçi olmamalı;
sabredersek, neticesinin hayırlı olacağını bilmeli demektir
Aynı zamanda belâ ve musibetler
kişideki sırları ve cevherleri açığa çıkartacak bir dinamiktir.
Bu nedenle başa gelen her musibet
teslimiyet ve rıza ile karşılanmalı, içtenlikle Allah’a istircâ edilmelidir.
Yani Rabbine yönelip, tevekkül ve teslimiyetle sabretmelidir…
Hadisi şeriflerde buyrulduğu gibi,
nimetler nasıl Rahmetten ise, zorluklar ve musibetler de hikmettendir…
Rahmetin güzelliği hemen tadılırken,
Hikmetin kemâli sonunda büyük bir saadetle yaşanır!..
O halde Rahmet şükür gerektirken, hikmet sabır gerektirir bilelim…
Mevlânâ ne güzel söylemiş; ‘sabır kurtuluşun anahtarıdır.’
Zira Efendimiz(ﷺ) buyuruyor ki;
“Kim de sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir.
“Hiç bir kimseye,
sabırdan daha hayırlı ve büyük bir lutufta bulunulmamıştır.”
(Buhârî, Zekât 50, Rikak 20; Müslim, Zekât 124.)
Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre
Resûlullah şöyle buyurmuştur: Allah hayrını dilediği kimseye,
–günahlarına kefâret olsun diye– musibet verir.
(B5645 Buhârî, Merdâ, 1)
O halde sabreden hem zafere, hem selamete ulaşır!..
Bab-ı Şefkat NUR