Hz. Peygamber’in (sav) eşi Hz. Âişe (ra) şöyle demiştir:
“Ben, Resûlullah’ın (sav) küçük dili görünecek kadar güldüğünü görmedim. O, yalnızca tebessüm ederdi.”
(B4828 Buhârî, Tefsîr, (Ahkâf) 2; M2086 Müslim, İstiskâ, 16)
Abdullah b. Kâ’b’ın naklettiğine göre:
(Babası) Kâb b. Mâlik Tebük Seferi’ne katılmayıp geride kalışını anlatırken şöyle demişti: “…Resûlullah (sav) sevindiği zaman, yüzü parlar, sanki bir ay parçası gibi olurdu. Biz, onun sevincini yüzünden anlardık.”
(B3556 Buhârî, Menâkıb, 23)
Ebû Saîd el-Hudrî şöyle demiştir:
“Hz. Peygamber (sav), örtüsüne bürünmüş bir genç kızdan daha hayâlı idi. Hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman bunu yüzünden anlardık.”
(B6102 Buhârî, Edeb, 72)
Hz. Âişe (ra) şöyle demiştir:
“…Resûlullah (sav) kendisi için hiç intikam almamıştı. Ancak Allah’ın haramları çiğnendiği zaman bundan dolayı Allah için intikam alırdı.”
(B3560 Buhârî, Menâkıb, 23)
Enes b. Mâlik’in naklettiğine göre:
Resûlullah (sav), “Bu akşam bir oğlum dünyaya geldi, ona atam İbrâhim’in (as) ismini koydum.” buyurdu… Enes diyor ki, “Resûlullah’ın (sav) önünde oğlu İbrâhim’i can çekişirken gördüm. Resûlullah’ın gözleri yaşardı ve ‘Göz yaş döker, kalp üzülür fakat biz ancak Rabbimizin razı olacağını söyleriz. Vallahi ey İbrâhim, biz senin için üzülüyoruz.’ buyurdu.”
(M6025 Müslim, Fedâil, 62)