Ortadoğu bölgesi halklarının tarihi; iman ile küfür ve tevhid ile şirk arasında kesilmek bilmeyen sürekli mücadelelerle şöhret bulmuştur. Kur’an-ı Kerim, peygamberlerin kıssaları ve önceki toplumların hal ve gidişleri konusunda verdiği haberlerle bizi bu bölge toplumlarının tarihini iyi anlamaya yöneltmektedir. Yine Kur’an’ı Kerim bizi ümmetlerin tevhid yoluna girip işlerini Allah’a teslim ederek yeryüzünde O’nun hükmünü yürütmeye başladıklarında yükselme ve ilerleme sebeplerini, Şımarık kralları başa geçince, halkı ve idarecileri azgınlaşarak bu ilerlemenin nasıl yıkılıp bozulduğunu nasıl parçalara bölünüp iç harplerin çıktığını gözler önüne sermektedir. Toplumun düştüğü bu zilletlerden kurtulup doğrulması ve gafletten uyanmasının ancak tekrar imana ve tevhid’e dönüp kendi halini değiştirmekle mümkün olabileceğini öğrenmeye yöneltmektedir.

İşte bunun içindir ki; bölge tarihi hak ile batıl, adalet ile zulüm, zayıflarla kuvvetliler, Allah yolunda savaşanlar ile tağut yolunda savaşanlar, güzel ahlak ile fesadın dar geçidi arasında sürekli kavgadan ibarettir.

Yine bu bölgenin zalimler azgınlar ve yeryüzündeki fesatçılar ile adil doğru yeryüzünü ıslah eden ve iktidara geldiklerinde namaz kılan, zekat veren ve Allah’a ibadet eden insanlar arasında kesintisiz mücadeleler devri de vardır. Burada uzun zaman ve asırlar boyu devam eden yangın savaş bazen bu tarafın maslahatına diğer bir seferde öbür tarafın maslahatına dönüyordu.

Semavi din peygamberleri, ıslahatçıları ve ilerleme hamleleri tarihine dönüp baktığımızda bütün tarihi olayları bölgenin bu özelliğini doğrular niteliktedir. Nitekim Firavundan Kisra’ya, Ebu Cehil’den Deccallara kadar gelip geçen zalimler ve azgınlar tarihi de bunu göstermektedir. Fakat fen-i hikmette takarrür etmiştir ki, hiss-i dini ile yaradılışa uygun olan hak dini İslamiyet’ in sözü daha nüfuslu tesirli, hükmü daha ali tesiri daha şedittir. Fakat Ortadoğu halkları İslam’ı kabul ettikten sonra on üç asırlık zaman içinde tayin edilmiş olan bu tarihi akıma rağmen onu kesmek ve sömürgeci kuvvetlerin İslam memleketlerinde üstünlük sağlamasıyla başka bir tarih akımı sokuşturmak için düzenlenmiş bir hareket ile karşılaştı. Yani ifsat komitesi ortaya çıktı. Bunun neticesinde yine özel karakterleri olan bir durum ortaya çıktı. İşte bu günün ve ona hâkim olan akımın iyi anlaşılması için batı sömürgeciliği bölgesinde ortaya çıkan bu karakterleri iyi tanımak gerekmektedir.

Sömürgeciliğin ve eşitsizliğin Ortadoğu halklarına uyguladığı planları fiili icraatları gizlediği ve hazırlamakta olduğu hileleri konusunda yapılacak dikkatli bir gözlemle mevcut durumun hakikatine ışık tutacak ve çarkı umumiyetle İslam ümmeti lehine döndürecek çeşitli açıklamalar bulunmaktadır. Bunların belki de en önemlilerini belirten Üstad Bediüzzaman’ ın tespitlerine bakalım.

1. Bu zamanda her bir mü’min i’lay-ı kelimetulahla muvazzaftır. Bu zamanda i’la’ nın en büyük sebebi maddeten terakki olduğundan ve terakkinin en müthiş düşmanı olan cehalet ve zaruret ve ihtilafa seyf-i marifet ve say-i insani ve ittihat ile din namına cihat edeceğiz.

2. Bu zamanda yalnız şecaati maddiye kafi değildir. Zira ecnebiler bize fen-i harb ile galebe çalmışlar.

3. Hem serbest hevanın tahakkümüyle havaic-i gayri zaruriye havaic-i zaruriye hükmüne geçmişlerdir. Bedevilikte bir adam dört şeye muhtaç iken medeniyet yüz şeye muhtaç ve fakir etmiştir. Say masrafa kafi gelmediğinden hileye, harama sevk etmekle ahlakın esasını şu noktadan ifsat etmiştir. Cemaate, nev’e ‘verdiği servet haşmete bedel ferdi, şahsı fakir, ahlaksız etmiştir. Evet buradaki sonuç ise iktisadi temelleri yıkıp bağımlı iktisat düzeni kurmaktır.

4. .”Deccalin mühim kuvveti Yahudi’dir.

5. Ortadoğu’yu Avrupa’ya kıyas etmişler, hâlbuki bir erkek kadının kametinde istihzan ettiği libası giyerse maskara ve rezil olur. Birinin libası ötekinin endamına gelmez. Demek Fransız’ın ihtilali kebir-i bize tamamen düsturu hareket olamaz Zira erkeğe karı libası giydirmektir.

Dava

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir