KUR’ANLA BARIŞIK KUR’ANA TABİ FELSEFE
KUR’ANDA ALAH’IN VARLIĞI SORUSUNA FELSEFİ BİR YAKLAŞIM
Geleneksel anlamda öznel olan bir tecrübe veya ilişki o tecrübeyi yaşayan kişi dışında başka bir kimse tarafından bilinemez. Nedeni ise başkasının tecrübesini benim yaşayamamdır. Bu katı öznellik anlayışı aslında nesnellik konusunda dahi bazı epistemolojik sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bizim burada sunacağımız öznellik anlayışı benden başkasının bilememe özelliğini içermemekte ve dolayısıyla aynen nesnelliğin belli bir özellik içerdiği gibi onun da belli bir nesnellik içermekte olduğu görüşüdür.
Şimdi şöyle sorabiliriz. Özne ile nesne arasındaki bu iki ilişkiden yani bilme (epistemik) ve duygusal ilişkiden hangisi bize nesne hakkında bilgi verir. Şunu hemen belirtmeliyiz ki bilgimize konu olan şeyler sadece nesneler değildir. Yukarıda nesneler konusunu işlerken söylediğimiz gibi birçok soyut konular hakkında da bilgi edinmeye çalıştığımız bir gerçektir. Bu durum karşısında insan bilgisine konu olan şeyleri de sınıflandırmak zorundayız. Bunu yukarıda üçe ayırarak yapmıştık. Zannediyorum ki ancak bu şekilde yukarıda sorduğumuz sorular cevaplanabilir. Burada yaptığımız sınıflandırma aslında epistemolojik olmasına rağmen ontolojik bir sınıflandırmayı varsaymaktadır. Zira tüm varlıklar ya soyut olarak ya da somut olarak vardırlar. Fakat bu ayrım içerisinde davranışları (insan davranışları, hayvan davranışları, herhangi bir olaya gösterilen tepkiler vs. gibi) ayrı bir kategori olarak gördüğümüzden bilgiye konu olan şeyleri şu üç genel sınıf altında toplayabiliriz: 1. Somut şeyler ya da olgular, 2. Soyut ve metafizik varlıklar, 3. Davranışlar. Bu her üç bilgi konusu ile hem epistemik hem de duygusal ilişki içine girebiliriz. Fakat bu ilişkiler değişik şekillerde ve boyutlarda olur. Hepsinde aynı olamaz. Aynı olamamalarına rağmen bu ilişkilerin hepsine birden “tecrübe” diyebiliriz.
O halde insan tecrübesi (experience) sadece duyular yolu ile elde edilen deneyimler değiller. Aynı zamanda duygular (feeligns,emotions, passions) vasıtası ile elde edilen bir birikimdir. Bu güne kadar hiç bir filozof bilgi teorisinde duygulara yer vermemiştir. Ama elbette ki öznenin psikolojik durumlarının hüküm vermede ve dolayısıyla bilgi edinmedeki yolu vurgulanmıştır.
Fakat bu yeterli değildir. Duyguların bilgi psikolojisinde olduğu kadar bilgi edinmede nasıl bir rol oynadıklarının incelenmesi ve Kant’ın saf aklı eleştirdiği gibi artık duyguların da bir epistemolojik tahlil ve eleştirici gerekmektedir. Şurası bir gerçektir ki hem bilme (epistemik) ilişkisi hem de duygusal ilişki bilgiye konu olan her üç alanda da (somut ya da metafizik alan; davranış alanı) mevcuttur. Fakat bu ilişkilerin asıl etkin oldukları alanlar belirginlik arz etmektedir. Bu durumda bilme ilişkisinin asıl etkili olduğu olgular (veya somut şeyler) alanıdır. Duygusal ilişkini ise en fazla etkin olduğu alan metafizik alandır.