Allah’ü Teâlâ () “Her şeyi açıklasın diye biz sana Kur’an-ı indirdik” (Nahl,89) ve “yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, Kitab-ı Mübin’de bulunmasın” (En’am,59) buyrulmaktadır…

Bu durum da;

İCMA-İ ÜMMET’İN, DELİLİ OLDUĞUNA DAİR BİR AYET veya HADİS VAR MIDIR?..”

“…ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın.” (enfal, 42)

Kur’an-ı Kerim; bütün insanlar için bir rahmet ve hüccettir.

Her meselenin ya bizzat hükmü, ya hükme mesned teşkil edecek işareti mevcuttur. Resul-i Ekrem (ﷺ)‘in insanlara; hem Kur’an-ı Kerim’i, hem hikmeti öğrettiği malumdur.

Nitekim bir ayet-i kerime’de:

Allah, onların içinden kendilerine ayetlerini okur, onları tertemiz yapar,

onlara kitabı ve hikmeti öğretir bir peygamber göndermekle in’amda bulundu. Halbuki onlar daha önce apaçık bir dalalette idiler.” (Al-i İmran,164) hükmü beyan buyurulmuştur.

Dikkat edilirse Peygamberimiz Efendimiz’in(ﷺ)‘in insanlara “kitabı ve hikmeti öğrettiği” sarih olarak belirtilmiştir.

Kitabın ve hikmetin bir arada zikredildiği birçok ayet-i kerime vardır.

Resul-i Ekrem(ﷺ)‘in:

Şüphesiz ki bana bir kitap ve onunla birlikte bir benzeri verildi” buyurduğu malumdur.

İslami ıstılahta: “Müctehid imamların herhangi bir asırda, şer’i bir hüküm üzerinde ittifak etmelerine İCMA-İ ÜMMET” denilmiştir.

Kat’i bir delile dayanan ve tevatürle gelen icma’nın İNKARI,

başlı-başına bir musibettir!..

Fakîhler, Ashâb-ı kirâmın icmaından başka icma üzerinde ittifak edememişlerdir!..Sahâbilerin Şer’î hükümler üzerindeki icmaları tevâtürle sâbit olmuştur!..

Sahâbe devrinden sonraki hiçbir icma ise tevâtür yoluyla sâbit olmamıştır!..

Kendisine doğru yol açıkça belli olduktan sonra,

Peygamber’den ayrılıp mü’minlerin yolundan başkasına uyan kimseyi, yöneldiğine döndürürüz

ve onu cehenneme yaslandırırız. Orası ne kötü bir dönüş yeridir

(en-Nisâ, 4/1 15).

Meselâ, müminler cemaatı;

bu helâldir” derse, aynı şey için “bu haramdır” diyenler, cemaate uymamış olurlar.” (imâm Şâfiî, er-Risâle, s. 472; İmam Gazzâlî, el-Mustasfâ, I, 175).

İmam-ı Zemahşeri “Bu ayet, icma-ı Ümmet’in delil olduğunun işaretidir. Zira Allahu Teala (), peygambere muhalefet ile mü’minlerin yolunun dışında bir yol tutmayı aynı mahiyette saymıştır. Cezalarını da eşit tutmuştur.

( Ez Zemahşeri-El Keşşaf-Kahire:1351 C: 1 Sh: 563 vd.) diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir!..

Sizler insanlar için ortaya çıkarılmış, iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden en hayırlı ümmetsiniz” (Al-i imrân, 3/110).

Bu hayırlı oluş, ittifak ettikleri şeylerin doğru olmasını gerektirir.

“İnsanlar üzerine şahitler olasınız diye, böylece sizi orta bir ümmet kıldık.” (el-Bakara, 2/143). Bu ümmetin üzerinde ittifak ettiği şeyin hak olması gerekir.

Hadisten deliller:

“Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah () katında da güzeldir.”

(Ahmed b. Hanbel, I, 379).

“Ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez.” (İbn Mâce, Fiten, 8).

Burada şu hakikat bilinmelidir ki;

Hadis-i şerifinin muhatabı ve yetkilisi ve söz sahibi, yine şu hadis-i şerifte beyan edilen

Müslümanlardır…

“(Zâhir ve bâtınını ikmâl etmiş,

ilmini irfan hâline getirmiş) âlimler,

peygamberlerin vârisleridir.” buyrulmaktadır.

(Ebû Dâvûd, İlim, 1)

“Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah () katında da güzeldir.”

(Ahmed b. Hanbel, I, 379).

Evet, tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbu ister.

Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder!..”Mektubat-

“Hakkın şe’ni ittifaktır.” (12.söz)

Ebu Musa el – Eşari (ra) den rivayet olunduğuna göre, Resulullah(ﷺ):

“Mümin mümine karşı, parçaları birbirini bağlayıp tahkim eden bina gibidir,

buyurdu ve (bu bağlılığı göstermek için Resul-i Ekrem)

parmaklarını birbirinin arasına geçirip kenetledi.” ( Buhari-Riyazü’s-Salihin, I/220

“Halbuki, imanın verdiği nur ve şuurla ve sana gösterdiği ve bildirdiği esmâ-i İlâhiye adedince vahdet alâkaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var!..” Mektubat-

Risale-i nur’da İCMA

İslâm hukukunda, müctehidlerin üzerinde ittifak ettikleri dört tane aslî delil vardır: Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas.

İcmaın mertebeleri:
l- Sarih icma: Her müctehidin, bir fikri kabul ettiğini açıkça söylemiş olduğu icmadır.

Bu tür icma, fakihlerin büyük çoğunluğunun ittifakı ile şer’î bir delildir.

2- Sükûtî icma: İctihad yetkisi olan bir fıkıh alimi bir görüşe varır ve bunu ilân ederse ve kendisini tenkit eden çıkmazsa buna sükutî icma denir.

İmam Şâfiî ve birçok alim, bu tür icma’ın huccet (delil) olduğunu kabul etmez.

Onlara göre burada susma, rıza anlamına gelmez, sevgi ve saygıdan veya fitne korkusundan da olabilir.

“Sekizincisi:

Kur’an-ı Kerîm’i tefsir eden bir allâmenin,

Resul-i Ekrem ()’ın sünnetine ittiba etmiş olması

ve Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebi üzere ilmiyle âmil olması

ve a’zamî bir zühd ve takva ve a’zamî ihlas

ve dine hizmetinde a’zamî sebat, a’zamî sıdk

ve sadakat ve fedakârlığa, a’zamî iktisat ve kanaate mâlik olması şarttır.” (konferans)

Bab-ı Şefkat NUR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir