Ey insan!
Bil ki, insanların ağzından çıkan
ve dinsizliği işaret eden dehşetli kelimeler var;
iman ehli bilmeyerek bu kelimeleri kullanıyorlar…
En önemlilerinden üç tanesinin üzerinde duracağız…
Bu kelimelerden 2.cisi;
“her şey tesadüfen kendi kendine oluşuyor” fikridir.
Bu fikrin batıl olduğu ve birincisi gibi aklen kesinlikle mümkün olamayacağı çok açıktır.
Üstad Hazretleri bu fikri de yine kesin bir şekilde 23.lem’a da çürütüyor…
Bir çiçeğin tesadüfen veya kendiliğinden oluşması,
ebedi ve ezeli olarak imkansızdır…
Zira çiçek üstünde fail ve sanatkârına işaret eden sayısız nakış ve işlemeler vardır.
Bütün bu nakış ve işlemeler kendiliğinden,
tesadüfen ortaya çıktı demek,
bir uçağın mühendis ve usta olmadan kendiliğinden oluştu demek ile aynıdır…
Basit bir işin bile bir yapanı varsa, çiçek ya da ona benzer sanatların
kendiliğinden olması veya yaratanı olmaması düşünülebilir mi…
Her hayat sahibi varlık bir hülasa ve özetten yaratılmıştır.
Öz ve özetini kim yaratmışsa, açılımını da o yaratmıştır.
Meselâ;
Her ağaç, bir çekirdekten çıkmaktadır.
Ağacın yaratılmasında ortak kabul edilmesi halinde,
çekirdeğin yapılmasında da ortağın kabul edilmesi lazımdır.
Zira ağacı kim yaptıysa çekirdeği de o yapmıştır.
İnsanı kim yaptıysa, spermi de o yapmıştır.
Kuşları kim yaptıysa, yumurtaları da o yapmıştır.
Halbuki; bir çekirdeğin içine iki sineğin iki parmağı dahi girip işleyemez.
Allah’ın EMİR ve İRADE sıfatlarının bir Arş’ı olan
havanın her bir parçasında,
yani bir nefes veya bir tırnak kadar olan
“Hüve” lafzını söylediğimiz miktardaki havada,
bütün dünyadaki mevcut telefonların,
telgrafların, radyoların, hadsiz ve muhtelif konuşmaların bulunabilmesi için;
ya küçücük ve hassas ölçekli,
harika alıcı ve verici istasyonlarının her bir hava zerresine kurulmuş olduğunu kabul edeceğiz.
Çünkü her bir hava zerresinde tüm bu hadsiz işler bir anda ve beraberce yapılmaktadır…
Ya da, o havanın her bir parçasının ve her bir zerresinin, bütün telefoncular,
telgrafçılar ve radyo yayın frekansları kadar manevî şahsiyetleri
ve kabiliyetleri bulunduğuna, onların hepsinin dillerini bildiğine,
her konuşmayı anladığına
ve aynı zamanda diğer zerrelere de bildirdiğine ihtimal vereceğiz!
Her bir hava zerresinde hadsiz bir şuur,
ilim ve iktidar bulunduğunu söyleyeceğiz!
Nitekim havanın bütün cüzlerinde aynı derecede ses
ve görüntü nakil kabiliyeti ve eksiksiz vazife yapma terbiyesi vardır.
İşte küfür ve dalâlet ehlinin mesleklerinde,
hava zerreleri adedince
imkânsızlıklar,
zıtlıklar,
mantıksızlıklar,
zorluklar ve çıkmaz sokaklar vardır!
Bu ince, emsalsiz ve harika işler ALLAH’a verilse,
havanın bütün zerreleri derhal O’nun emrini dinleyen
ve emrine kâmilen itaat eden birer asker hüviyetine girecektir.
Hadsiz vazifeler, ALLAH’ın emriyle, izniyle, kuvvetiyle, kudretiyle,
O’na bağlanarak ve dayanarak,
bir tek zerrenin,
bir tek vazifesi kadar kolayca,
muntazaman,
bir anda,
şimşek sür’atinde
ve “Hüve” telaffuzu ve havanın dalgalanması kolaylığında yapılacaktır!
Hava böylece kudret kaleminin hadsiz, harika ve muntazam yazılarına bir sayfa;
zerreleri o kalemin uçları,
zerrelerin vazifeleri de kader kaleminin noktaları hüviyetinde olacaktır.
Çünkü bir tek emirle,
bütün hadsiz hava zerreleri, bir tek zerrenin hareketi derecesinde kolay çalışmaktadır.
Havanın her bir zerresinde bir birlik mührü vardır.
Her bir hava zerresi bu eşsiz mühürle Allah’ın bir olduğunu herkese haykırmaktadır.
Hava zerreleri böylece
“HÜVE” zamirinin “ALLAH’ a” baktığını göstermektedirler.
Demek, tevhid makamında “Hu” dediğimizde,
ağzımızdan çıkan hava zerreleri de “Hüve!” yani “Allah” zikrini söylemektedirler.
Hülasa,
hava zerresinin vesilesi ile yapılan azim işleri hava zerresine mal etmek
ve ondan bilmek mümkün olmadığı için,
insanın aklı ister istemez hava zerresinin arka planında
asıl güç sahibi olan İlahi kudreti görür ve O’na iman eder!..
Bab-ı Şefkat Nur