Hayır, o vakit hayır olur ki Allah için ola… Eğer Allah için olsa o vakit kat’î onun izniyledir. Tevfik onundur. Minnet onadır. Senin hakkın şükürdür, fahir değildir. Çünkü fahir, irae yani gösteriş ve riya iledir. Riya ise hayrı şer eder. Şer ile iftihar edersen et. İşte bu hakikati bilmediğindendir ki nefsinden mağrur, gayriye de gururlu oldun.
Nurun İlk Kapısı, Risale-i Nur
Allah’ı düşünmeyen, esbaba perestiş eder, halklara hodfüruşlukla riyakârane vaziyet alır. Risale-i Nur şakirdleri, Risale-i Nur’dan aldıkları kuvvetli iman-ı tahkikî dersiyle; esbaba ve nâsa ubudiyet noktasında bir kıymet, bir ehemmiyet vermiyor ki ubudiyetlerinde onlara gösterişle riya etsinler.
Kastamonu Lahikası, Risale-i Nur
Hırs ve tama’, zaaf ve fakr noktasında teveccüh-ü nâsı celbine medar riyakârane vaziyet almaya sevk ediyor. Risale-i Nur’un şakirdleri, iktisat ve kanaat ve tevekkül ve kısmetine rıza gibi Risale-i Nur’un dersinden aldıkları izzet-i imaniye, inşâallah onları riyadan ve dünya menfaatleri için hodfüruşluktan men’eder.
Kastamonu Lahikası, Risale-i Nur
Vazife-i diniye itibarıyla, nâsa hüsn-ü kabul ettirmek, o makamın iktiza ettiği yüksek tavırlar ve vaziyetler, hodfüruşluk ve riya sayılmaz ve sayılmamalı. Meğer o adam, o vazifeyi kendi enaniyetine tabi edip istimal ede.
Kastamonu Lahikası, Risale-i Nur
Bir imam, imamet vazifesinde tesbihatları izhar eder, isma’ eder; hiçbir cihetle riya olamaz. Fakat vazife haricinde, o tesbihatları aşikâre halklara işittirmeye riya girebildiği için gizlisi daha sevaplıdır.
Kastamonu Lahikası, Risale-i Nur
İhfa ve havf riyadandır. Farzda riya yoktur.
Divan-ı Harb-i Örfî, Risale-i Nur