“HASED,
HASENATI YER TÜKETİR,
TIPKI ATEŞİN ODUNU YİYİP TÜKETTİĞİ GİBİ.
SADAKA DA HATALARI SÖNDÜRÜR,
TIPKI SUYUN ATEŞİ SÖNDÜRDÜRDÜĞÜ GİBİ!..”
( ibnu Mâce)”
“Hâsid adam, haset ettiği şeylerin âkıbetini düşünsün.
Tâ anlasın ki, rakibinde olan dünyevî hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet, fânidir, muvakkattir.
Faidesi az, zahmeti çoktur.
Eğer uhrevî meziyetler ise, zaten onlarda haset olamaz.
Eğer onlarda dahi haset yapsa,
ya kendisi riyâkârdır; âhiret malını dünyada mahvetmek ister.
Veyahut mahsûdu riyâkâr zanneder, haksızlık eder, zulmeder.”
(22. mektup)
Hased,
tedavisi mümkün olmayan en öldürücü ahlâk hastalıklarındandır.
Hased eden kimse başkasının iyiliğine ve elindeki nimetlere üzülür,
hatta bu nimetlerin onun elinden gitmesini ister.
Gitmediğinde üzüntüsü artar. Bu hususta denilir ki:
“Hased öyle bir ruh hastalığıdır ki, ona hiç bir doktor çare bulamaz.
Yeter ki Allah (c.c.)’ın yardımı tahakkuk etsin.”
Bu nedenle hased,
Müslümanın hayırlı amellerini yok eden çok çirkin bir ahlâktır.
Yahudi ve Hristiyanlar müminlere sürekli hased ederler.
“Hâsid kişinin hased ettiği zamanki şerrinden Allah’a sığınırım.”
(Felâk,5)
Ayet’i kerimesine sığınmak gerekir.
Efendimiz (ﷺ) buyuruyor ki;
“Hased, hasenatı yer tüketir, tıpkı ateşin odunu yiyip tükettiği gibi.
Sadaka da hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi.”
( ibnu Mâce)”
Füzeyl bin İyaz’ın, “Mü’min gıpta eder, münafık haset eder”,
sözü bizim için hem güzel bir ölçü, hem de büyük bir tehdit.
-Bârî, X /396; el-Câmu’s-Sağîr, Beyrut, 1990, h.no: 5983).
Bir Müslümanda bulunan bir nimetin ondan gitmesini istemeyip,
kendisinde de o nimetin bulunmasını istemek hased değildir.
Buna ‘Gıpta’ yani imrenmek, denilir. Gıpta güzel bir huydur.
Efendimiz (ﷺ) buyurdu ki;
“Üç şey vardır, kimse onlardan kurtulmuş değildir:
Uğursuzluk, kötü zan, hased.”
Resûlullah (ﷺ) ‘a bunlardan kurtuluş yolu nedir,
diye sorulunca şu cevabı verdi:
“-Uğursuzluk içinden geçince
(kalbinin yatıştığı sevdiği) hoşlandığın işi bırakma,
-zanna düşünce araştırmaya kalkma,
-hased duyunca da gereğiyle amel etme!..”
Hasan el-Basri Hazretleri de şöyle der:
“İçinde hased olmayan insan yoktur.
Kim bu hissi aşıp, peşine düşmez
ve zulme yer vermezse, hased yapmamış olur.”
“Sizden biri, mal ve yaratılışça kendisinden üstün olana bakınca,
bakışını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin.
Böyle yapmak,
Allah’ın üzerinizdeki nimetini küçük görmemeniz için gereklidir.”
( Buhârî, Rikak 30; Müslim, Zühd, 8; Tirmizî, Kıyamet, 59.)
“İki haslet var ki,
bunlar kimde bulunursa;
‘-Kim dünya işlerinde durumu kendisinden düşük olana bakarsa,
kendisindeki ona olan üstünlük sebebiyle Allah’a hamdeder.
-Kim de, dinî meselelerde
( iman, itikad, hayır, ilim ve ibadette)
kendinden üstün olanlara bakar ve onlara uyarsa ,’
Allah onu şükredici ve sabredici olarak yazar!..
Demek;
İlim, zikir ve dua meclislerine devam edenler felah ve saadet bulur!..
BAB-I ŞEFKAT NUR