‘Allah’ın Rahimiyetin de bulunan ESMA-İ HÜSNA’sına

MAZHARİYET yönü ile AYİNE OLMAK…

“insanın  mahiyet-i câmiasında

nakışları zâhir olan yetmişten ziyade esmâ vardır.

Meselâ,

yaratılışından Sâni, Hâlık ismini ve hüsn-ü takviminden

ve Rahîm isimlerini ve hüsn-ü terbiyesinden Kerîm, Lâtif isimlerini,

ve hâkezâ,

bütün âzâ ve âlâtıyla, cihazat ve cevarihiyle, letâif ve mâneviyâtıyla,

havas ve hissiyatıyla ayrı ayrı esmânın ayrı ayrı nakışlarını gösteriyor!..”

(33.söz)

Mesela;

Allah’ın kudret sıfatı

bir çekirdeğin açılmasında tecelli ederken Fettâh nâmını alıyor,

İnsanların da kaderinde, hayat yolunda, işlerinde,

düşünce ve nasiplerin de daima yeni kapılar ve yollar açar!..

İnsana ve nesline bir hayat bahşederken alem de olduğu gibi

insanda da Muhyî ismini tecelli ettirir, ölümlerinde de Mümit ismini!..

Kimin numarasını çevirdiyseniz telefonunuz ona ulaşır…

İşte bundan daha kolay ve basit bir şekilde,

bütün canlılara şaşırmadan, adrese ve adına özel rızık gönderirken

Rezzâk nâmını tecelli ettirir!..

Şifa kapıları çok çeşitli ve farklı olsa da, kime açılacağı, şahsa göre nasiplenmiştir..

Kuddus ism-i tenzih ve naziftir… Alemin ferahı, pırıltısıdır…

lakin bir ‘sübhanallah’ın mukaddesatında mağfiret ve nezafeti,

halkın tesbihatını,

Hâlık’ın muhabbetini kalplere derc etmiştir!..

Ve yine Meselâ;

KELÂM sıfatı üzerinde,

LÂTİF, MÜBEŞŞİR, MÜZEYYEN, MÜNEVVİR,

CELÂL, CEMİL, GAFUR ve bazen de KAHHAR,

Esmalar’ının tecellesinin en güzel örneği sarfedilen sözlerdir!..

“Güzel söz sadakadır”

(Buhârî, Edeb 34, Cihâd 128; Müslim, Zekât 56)

Onun için Rasûl-i Ekrem () Efendimiz ötelerden bizi haberdar ediyor;

“Kul bazen içinde ne olduğu belli olmayan (yani kötülüğünü

ve ne sabit olacağını düşünmeden) bir söz söyler de,

o söz sebebiyle ateşin içinde,

güneşin doğduğu yer ile battığı yer arasında

daha uzak bir derinliğe kayıp gider!” (Buharî, Rikâk 23.)

Sözlerimiz ve akıbetimiz arasındaki ilişkiyi Allah Rasûlü()’nün

şu beyanından daha çarpıcı bir şekilde başka kim ifade edebilir:

“Bir kul, Allah’ın hoşnut olduğu kelimelerden bir kelimeyi

ehemmiyet vermeyerek söyler de Allah o kimseyi bu kelime sebebiyle

birçok derecelere yükseltir.

Bir kul da Allah’ı öfkelendirecek kelimelerden bir kelimeyi,

hiç ehemmiyet vermeden söyler de,

kendisi o kelime sebebiyle cehennemin içine düşer!” (Buharî, Rikâk, 23

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir.” (Fâtır, 35/10)

Allah Rasûlü() sözün hayırlı olmasını o kadar vurguluyor ki,

bir keresinde

“Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sussun”

(Buharî, Rikâk 23) buyurarak

dikkatlerimizi

sözümüzde bir hayır ve bereket yoksa

susmanın daha faydalı olacağına çekiyor.

Bu mealde bir başka hadislerinde

Efendimiz()

“İnsanoğlunun her sözü aleyhinedir;

ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak

yahut Allah Teala’yı zikretmek müstesnadır” 

(Tirmizî, Zühd 63) buyurmaktadır. ve hâkeza…

Hulasa ESMA- HÜSNA’ya bir ömür MAZHARİYET kesbetmek istersen;

“Ey nefis!

Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevî istersen;

ve her bir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faideli görmek istersen;

ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalb etmeyi seversen,

SÜNNET-İ SENİYYEYE İTTİBÂ ET!..

Demek, Sünnet-i Seniyyeye tatbik-i amel etmekle,

bu fâni ömür, bâki meyveler verecek bir hayat-ı ebediyeye

medar olacak olan faideler elde edilir.

“Siz de Allah’a ve Resulüne iman edin ki,

O’ Ümmî Peygamber de Allah’a ve O’nun sözlerine iman etmiştir.

Ve O’na uyun-tâ ki doğru yolu bulmuş olasınız!.”

( A’râf, 158)

“fermanını dinle.

ve Sünnet-i Seniyyenin ahkâmları içinde cilveleri intişar eden

Esmâ-i HÜSNÂ’nın

herbir isminin feyz-i tecellîsine bir MAZHAR-I CÂMİ’ olmaya çalış!..”

(24.söz)

Şeyh Ahmed el-Bûnî, Letâifu’l-İşârât adlı eserinde

“Varlık Ağacı’nın (Şeceretü’l Kevn) “besmele”den dal budak saldığını”

anlatır ve der ki:

“Bütün alem, icmali ve tafsili olarak, besmele ile kâimdir.

Bu yüzden besmeleyi çokça söyleyen kimse,

ulvî alemde de, süfli alemde de “heybet” sıfatıyla taltif edilir.”

Şeyh-ı Ekber, el- Fütuhatül Mekkiye’sinde der ki:

Fatiha’yı okuduğun zaman besmeleyi ona bitiştir.

Besmeleyle Fatiha arasını açma, vaslet!

Nitekim

Hz. Peygamber () yemin ederek Cebrail’den,

 o yemin ederek Mikail’den,o da yemin ederek İsrafil’den,

o da yemin ederek Allah’tan şöyle buyurduğunu nakleder:

“Ey İsrafil,

 izzetime, Celalime, Cad ve Keremime and olsun ki;

Fatiha’ya bitiştirerek besmeleyi bir kere okuyanı bağışlarım.

Şahit olun ki:

İyi amellerini kabul eder, kötü amellerini görmezden gelirim.

Onun dilini ateşte yakmam.

Ve onu kabir azabından da kıyamet gününün azabından da kurtarırım.

O bana enbiyadan ve evliyadan önce kavuşur.”

(Kaynak: İsmail Hakkı Bursevi, Ruhül Beyan Tefsiri, Erkam Yayınları)

Bab-ı Şefkat NUR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir