CAM GİBİ,
ALTINDA BİR KASID, BİR İRÂDE, BİR İHTİYÂR,
BİR HİKMETİN CİLVELERİNİ GÖSTERİR!..
“İsterse gönlünüzde büyüyen (dirilmesi size imkânsız gelen)
herhangi bir mahlûk! (Allah sizi mutlakā diriltecektir.)”
Buna rağmen diyecekler ki: “Bizi tekrar (hayâta) kim döndürecek?
” De ki: “Sizi ilk def‘a yaratan!”
Bunun üzerine sana (alaylı alaylı) başlarını sallayacaklar
ve: “Ne zaman o?” diyecekler. De ki: “Umulur ki yakın olabilir!..”
(isra,51)
“Vücûd-ı insan, tavırdan tavıra geçtikçe
acîb ve muntazam inkılâblar –değişiklikler- geçiriyor.
Nutfeden -bir damla sudan– alakaya
(ana rahmi duvarına tutunmuş,asılı bir hücre topluluğuna),
alakadan mudğaya
-dişle çiğnenmiş ete benzeyen bir cenine-,
mudğadan azm ve lâhme -kemik ve ete –
azm ve lâhmden halk-ı cedîde -yeni bir yaratılışa-
yani insan sûretine inkılâbı, gāyet dakik –ince- düsturlara tâbi‘dir.
O tavırların herbirisinin öyle kavânîn-i mahsûsa -husûsî kānûnları-
ve öyle nizâmât-ı muayyene – belirli nizamları –
ve öyle harekât-ı muttarideleri -düzgün hareketleri- vardır ki;
cam gibi,
altında bir kasıd, bir irâde, bir ihtiyâr, bir hikmetin cilvelerini gösterir.
Acabâ mümkün müdür ki:
Bu derece nihâyetsiz bir kudret ve muhît -kuşatıcı- bir hikmet ile
rubûbiyet -terbiye ve idâre- eden ve zerrâttan – zerrelerden –
tâ seyyârâta – gezegenlere – kadar bütün mevcûdâtı kabza-i tasarrufunda
-hükmü altında – tutmuş ve intizam ve mîzan –ölçü- dâiresinde döndüren
Sâni‘-i zü’l-Celâl NEŞ’E-İ UHRÂyı -tekrar dirilmeyi-
yapmasın veya yapamasın!,,
İşte çok âyât-ı Kur’âniye -Kur’ân âyetleri-,
şu hikmetli NEŞ’E-İ ÛLÂyı -ilk dirilmeyi-
nazar-ı beşere vaz‘ ediyor -insana gösteriyor-.
Haşir ve kıyâmetteki NEŞ’E-İ UHRÂyı ona temsîl ederek,
istib‘âdı –akıldan uzak görmeyi- izâle eder –giderir-.”
(Sözler, 29. Söz, 198-200)
Bab-ı Şefkat NUR