“Bir noktayı tam yerinde icad etmek için,

bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahi lâzımdır.

Zira, şu kitab-ı kebîr-i kâinatın

Her bir harfinin,

bahusus zîhayat her bir harfinin,

her bir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır!..”

(Hakikat çekirdekleri)

O nokta meişeti ilahidir…

Alemlerin Rabbinin o şeyi yaratmadaki dileği ve maksadıdır…

İşte bu maksud ve matlubun icadı için sınırsız bir kudret lazımdır…

“Lâ mâbûde illâ Hû, Lâ maksûde illâ hû…”

Yani; Allah’tan başka ibadet edilecek yoktur, Allah’tan başka gaye yoktur.

hakikatinin tezahürü ve açığa çıkmasıdır…

O halde SAMED sıfatına malik olan

MAKASID-I İLAHİ’nin  ibadetten kastı,

MEİŞET-İ İLAHİSİ-ilâhi gayesi- nin bilinmesidir!..

Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” 

(Acluni, Keşfü’l-Hafa, II/132)

Meselâ; Kainat üzerinde en mühim nokta insandır.

“Hani Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti.” 

(Bakara,30)

O halife için bütün masnuatı ve mahlukatı,

güneşleri, ayları, yıldızları, yedi kat göğü ve misillerini yarattı….

Çünki; bu maksud ve matlubun icadı için sınırsız bir kudret lazımdı…

“Zira, şu kitab-ı kebîr-i kâinatın

Her bir harfinin,

bahusus zîhayat her bir harfinin,

her bir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır!..”

(Hakikat çekirdekleri)

O her bir harf; herhangi bir isim veya sıfata mazhariyet ile delâlet eden,

mazhar olduğu ismin zikrine münhasır bir varlık, bir eşya…

O cümle ise;

o varlığın kendi alemi olup, diğer alemlerle münasebettar olmasıdır…

“Sen kendini,

küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir…”

(Hz.Ali)

İnsan küçük bir âlem olduğu gibi, âlem dahi büyük bir insandır!..”

(13.Lema)

“Her insan için, bu âlemden hususî bir âlem vermiş;

o âlemin rengini, o insanın itikad-ı kalbîsine göre gösteriyor.”

EVET, HERKES KÂİNATI KENDİ ÂYİNESİYLE GÖRÜR. 

Cenâbı Hak

insanı kâinat için bir mikyas, bir mizan suretinde yaratmıştır…” 

(lem’alar)

“Şüphesiz ki,

insanların büyük çoğunluğu ayetlerimizden gafildirler.”

(10/Yûnus 92)

Gafletle veya inkârla ibadeti terk eden adam, mevcudatı,

hakikat-i kemâlâtına tamamıyla zıt ve muhalif ve hata bir surette tevehhüm eder

ve mânen onların hukukuna tecavüz eder!..

(23. lem’a)

“Kulum beni nasıl tanırsa,

(ilme’l,ayne’l,hakke’lyakınmertebelerinde) o kuluma öyle davranırım.” 

(Kudsî Hadis)

“İnsana verilen numûneler nevinden

cüz’î ilim, kudret, basar, sem’, mâlikiyet, hâkimiyet gibi cüz’iyât ile,

Kâinat Mâlikinin ilmine ve kudretine, basarına, sem’ine,

hâkimiyet-i rubûbiyetine (ilme’l, ayne’l,hakke’l yakın mertebelerin de)

 âyinedarlık eder; onları anlar, bildirir.”

(33.söz)

Evet, herşeyin iki ciheti vardır.

ciheti Hakka bakar,

diğer ciheti de halka bakar.                                                                   

Halka bakan cihet, Hakka bakan cihete tenteneli bir perde

veya şeffaf bir cam parçası gibi,

 altında Hakka bakan cihet-i isnadı gösterecek bir perde gibi olmalıdır.

Binaenaleyh, nimete bakıldığı zaman Mün’im,

san’ata bakıldığı zaman Sâni,

esbaba nazar edildiği vakit Müessir-i Hakikî zihne ve fikre gelmelidir.

(Mesnevi-i Nuriye-)

“Elhasıl, ibadeti terk eden hem kendi nefsine zulmeder

-nefis ise Cenâb-ı Hakkın abdi ve memlûküdür-

hem kâinatın hukuk-u kemâlâtına karşı bir tecavüz, bir zulümdür.”

 (lem’alar)

Bab-ı Şefkat NUR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir