Hz. Âişe’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) vefatından önceki son hastalığı esnasında şöyle buyurmuştu:
“Allah, peygamberlerinin kabirlerini mescit (tapınak) hâline getiren Yahudi ve Hıristiyanları rahmetinden uzaklaştırmıştır!”
(M1184 Müslim, Mesâcid, 19)
Safvân b. Süleym’in bildirdiğine göre, sahâbe çocuklarından birkaçı, kendi babalarından nakille Resûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
“Bilesiniz ki! Kim bir zimmîye (anlaşmalı bir gayri müslim vatandaşa) haksızlık ederse, onun hakkını eksik verirse, ona gücünün üstünde şeyler yüklerse veya gönülsüz olarak ondan bir şey alırsa, ben kıyamet gününde o kişinin hasmıyım.”
(D3052 Ebû Dâvûd, İmâre, 31, 33)
Ebû Ümâme anlatıyor:
Mekke’nin fethi günü Resûlullah’ın (sav) bineğinin yanında duruyordum. Çok güzel ve hoş sözler söyledi. Bunlardan birisi de şuydu: “Kitap ehli olan iki topluluktan kim Müslüman olursa, onun için iki kat mükâfat vardır. O, bizimle aynı haklara ve sorumluluklara sahiptir. Müşriklerden kim Müslüman olursa ona da bir mükâfat vardır ve o da bizimle aynı haklara ve sorumluluklara sahiptir.”
(HM22589 İbn Hanbel, V , 259)
İbn Abbâs’ın (ra) naklettiğine göre:
Resûlullah (sav) Muâz b. Cebel’i Yemen’e (elçi olarak) gönderirken ona şöyle demişti: “Sen Kitap ehli bir topluluğa (Hıristiyanlara) gideceksin. Oraya vardığında onları önce, ‘Allah’tan başka ilâh olmadığı, Muhammed’in de Allah’ın Resûlü olduğuna’ şehâdet etmeye çağır. Eğer onlar senin bu davetine uyarlarsa onlara Allah’ın kendilerine her gün ve gece içinde beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Eğer onlar buna da uyarlarsa bu defa da kendilerine, Allah’ın onlara zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek olan zekâtı farz kıldığını bildir…”
(B4347 Buhârî, Meğâzî, 61)