“…pek çok zahirî intizamsızlıklar

ve karışıklıklar var ki, pek muntazam bir kitabet-i kudsiyedir. (18.söz-2. nokta)

Tekdüze rahat ve saadetli geçen,

“Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat,

hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.”

(2.lem’a)

Allah, insanı her nimeti zıddıyla bilebilecek şekilde yaratmış.

en büyük nimet olan hayatı zıddı olan ölümle bilme,

ölümü hatırlatan musibet ve hastalıklarla aslında hayat nimetinin farkına vardırıyor.

Hastalık ve musibetlerle adeta hayattan muvakkat, geçici olarak koparıyor.

Afiyet ve şifa ile tekrar aktif hayata döndürmekle hayatı fark ettiriyor…

İşte bundandır ki;

Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder,

kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder,

netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.” (2.lem’a)

Demek,

hayat musibetlerle, hastalıklarla arınır,

Olgunlaşır, tecrübe kazanır, basireti açılır,

Allah katında sabrı ve şükrü ile yükselir,

dünya imtihanını kazanır,

imanı kamil ameli salih sahibi olur!..

“Evet,

ibadet iki kısımdır: bir kısmı müsbet, diğeri menfi…

Müsbet kısmı malûmdur.

Menfi kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle,

musibetzede zaafını ve aczini hissedip,

Rabb-i Rahîmine ilticâkârâne teveccüh edip,

O’nu düşünüp, O’na yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar.

Bu ubudiyete riyâ giremez, hâlistir.

Eğer sabretse, musibetin mükâfâtını düşünse, şükretse,

o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer!..” (2.lem’a)

Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder,

kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.

Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat,

hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.”

(2.lem’a)

Meşhur bir söz var ki, “Musibet zamanı uzundur.”

Evet, musibet zamanı uzundur.

Fakat örf-ü nâsta zannedildiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil,

belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdiği için uzundur!..”

Resûlullah () şöyle buyurdu:

“Yorgunluk, sürekli hastalık,

tasa, keder, sıkıntı

ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar

müslümanın başına gelen her şeyi,

Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar…”

(Buhârî, Merdâ1, 3; Müslim, Birr 49)

“Andolsun biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!..” (Bakara,155)

Bab-ı Şefkat NUR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir