“De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım.
Karşı konulmaz güç sahibi tek Allah’tan başka bir İlâh yoktur.”
“O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbidir,
daima galiptir, çok bağışlayıcıdır.”
“De ki: Bu büyük bir haberdir. Siz ise ona sırt çeviriyorsunuz.
mele-i a‘lâ, da, kendi aralarında tartışırlarken, onlarla bulunup bilgi edinmiş değilim;
Bana, yalnızca apaçık bir uyarıcılık görevi yüklendiğim için vahiy gelmektedir.”
(Sad, 38/65-70)
“Rasulullah (ﷺ) buyurdu ki:”Rabbim bana sordu ve dedi ki:
Ey Muhammed! (ﷺ) Mele-i A’la da neyin hakkında tartışmışlardır?
Ben:
KEFFARETLER ve DERECELER hakkında dedim.
–KEFFARETLER nedir, diye sordu.
-Ben:
1- Yürüyerek cemaat namazlarına gitmek,
2- soğuklarda iyice abdest almak,
3- bir namazı kıldıktan sonra diğer namazı beklemek suretiyle
4- ardı arkasına(devamlı) mescidlere gitmektir.
-Peki DERECELER nedir, diye sordu.
-Ben:
1- Selamı yaymak,
2- yemeği yedirmek
3- ve insanlar uykuda iken geceleyin namaz kılmak dedim.”
(bk. Tirmizi, Tefsir, 3233- 3235; Begavi, Maverd, Suyuti, Sad 69. Ayetin tefsiri)
“Nasıl ki insan
şu âlem-i kebirin bir misal-i musağğarıdır
ve Fâtiha-i Şerife şu Kur’ân-ı Azîmüşşânın bir timsal-i münevveridir.
Namaz dahi,
bütün ibâdâtın envaını şamil bir fihriste-i nuraniyedir
ve bütün esnâf-ı mahlûkatın elvân-ı ibadetlerine işaret eden bir harita-i kudsiyedir!…”
(9.söz)
“Hiç şüphe yok ki, mü’minin şerefi (itibarı) teheccüd namazındadır…”
(Cem’u’l-Fevâid, I. 335).” Hadis-i Şerif’i
“-(Habîbim, yâ Muhammed!) Hem gecenin bir kısmında (uyanıp) da
sana mahsus bir fazla (farz namaz) olmak üzere,
onunla (Kur’ân’la) teheccüd (namazı) kıl!
Tâ ki Rabbin, seni Makām-ı Mahmûd’a (övülen bir makāma) ulaştırsın!..”
(isra,79)
“Gece vakti ise,
hem kışı,
hem kabri,
hem âlem-i berzahı ifham -düşündürmek- ile,
ruh-u beşer rahmet-i Rahmâna ne derece muhtaç olduğunu insana hatırlatır…
Ve gecede teheccüd ise,
kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirir,
ikaz eder ve bütün bu inkılâbat içinde
Cenâb-ı Mün’im-i Hakikînin nihayetsiz nimetlerini ihtar ile,
ne derece hamd ve senâya müstehak olduğunu ilân eder!…” (9.söz)
Bab-ı Şefkat NUR