“Gecede zulümat nasıl nuru gösterir.
Öyle de, insan, zaaf ve acziyle, fakr ve hâcâtıyla, naks
ve kusuruyla bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini, kuvvetini, gınâsını, rahmetini bildiriyor,
ve hâkezâ, pek çok evsâf-ı İlâhiyeye bu suretle âyinedarlık ediyor.” (33.söz)
Demek ki insanın acz’lik vasfı, Allah’ın Kudret sıfatına zıddı ile ayna olmasıdır…
Aynen Fakr ve hacatıyle de;
insanın, bir anda, bir mekan da, bir vücud da; sınırlı, mahdut, hadis
ve madum olması, Allah’ın gınasına, rahmetine zıddıyle ayna olmasıdır!..
Ve var olmak, devamlılık ve ihtiyaçları cihetiyle,
kendisini var edene muhtaçolmasıdır…
Yani insan sınırsız azci ile ihtiyacı olan şeyleri yapamadığını,
Sonsuz fakrı ile de ihtiyacı olan şeylere muhtaç olduğunu anlar…
İnsan bır kainat kadar mahlukata hayat için muhtaçtır…
“Acz, nidânın mâdenidir. İhtiyaç duanın menbaıdır.” (mesnevi-i nuriye)
Bir Kadîr-i Mutlaka yalvarmak
ve sonsuz ihtiyaçlarını görecek bir Gani-yi Kerîme
duâ ile müracaat etmek insanın yaratılışının gereğidir,
kulluğunun icabıdır ve insanın manen terakkisi için
bu duâ ve nida iki mühim esastır!..
Demek ki insan,
Bu kainatın en küçük bir mahlukunu bile yaratamayacak kadar aciz ise,
O halde bu azcı ,
bir Kudret sahibine,
sığınmasının , yalvarmasının sebebi ve kaynağı olduğu gibi,
Fakrı da
ihtiyacatını dilemesinin, istemesinin, duasının pınarıdır ve menbaıdır!..
Her ne kadar yüzde doksan dokuzu burada verilmiş olsa bile,
hidayet, kısmet, nasip
ve ebedi saadet, bakî hayat,
ölümsüz bir ruh için daima dua ve nida ile içtimadadır!..
“Feyâ Rabbî, Yâ Hâlıkî, Yâ Mâlikî!
Seni çağırmakta hüccetim, hâcetimdir!..
Sana yaptığım dualarda uddetim -hazırlığım– fâkatim –acizliğim- dir!..
Vesilem, fıkdan-ı hile –aczime çare- ve fakrimdir!..
Hazinem aczimdir!..
Re’sülmâlim-sermayem-, emellerim –ümidlerim- dir!..
Şefîim –şefaatçim-, Habîbin (ﷺ) ve rahmetindir!..
Afv eyle,
mağfiret eyle
ve merhamet eyle, Yâ Allah, Yâ Rahmân, Yâ Rahîm!..” (mesnevi-i nuriye)
Bab-ı Şefkat NUR