İKİ TILSIM…
Attâr’ın ifadesiyle, “Hak hazine, bütün kâinat tılsımdır” (Câmî, s. 600).
Bütün tecellilerde ve bunların güzelliğinde Müessir-i Hakiki sıfatının
büyü gibi bir çekiciliği vardır.
Tılsım dediğimiz bu isimlerin tecellileri
Hakk’ın Zât’ını örtmekte ve onun bilinmesine engel olmaktadır.
Kudsiyet ve mukaddesiyet sahibi, Alemlerin Rabbi olan Allah; SETTAR’ dır…
Kendini varlığın arkasında gizlemiştir…
Ancak Şeriat ve hakikat anahtarıyle bilinmek ister!..
O halde tılsım iki çeşittir…
Biri halka bakar, bu bütün bir kainatın her bir eşyasına takılmış büyük bir tılsımdır…
İnsanı kendine, yani mahlukata çeker…ve insanın bütün benliğini kuşatır…
O kadar ki kişi bütün gayretini ve himmetini o noktaya harcar…
Kişi o fani varlığın cezbesinde büyülenmiş gibi
o varlığa veya dünyalığa denize dalar gibi dalar…
Hak Teâlâ’ın inayeti olmazsa bir ömrü orada sarfeder…hiç de farkına varmaz…
Amma ikinci tılsım ise insanı Hakk’a çeker…
Üstadımızın Nurlar’ın bir çok yerinde bahsettiği gibi
bu İMAN ve İBADETTİR!..
evvelâ kalplerde;
“kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Râd, 28)
Ayet-i Kerimesinin tılsımı ile gönülleri basiretle açar…
Sonra zihinleri ve akılları;
“Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine:
Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor.
Bunu yapan,
elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O her şeye hakkıyla Kàdir’dir.”
(Rûm Sûresi: 50.) ayet-i celilesinin tılsımı ile
nazarları ahirete, fani dünya dan haşre ulaştırır da feraset gözlüğünü takar…
“Temizlenen, Rabbinin adını anıp
kuşkusuz O’na kulluk eden kimse kurtuluşa ermiştir.”
(A’lâ-14,15) ayet-i celilesidir ki, şu âlemin tılsımını açan,
Yâ Allah ve Lâ ilâhe illâllah dedirterek ruh-u beşerîyi zulümâttan kurtaran…
Hak ve istikameti gösteren
“Şüphesiz ki Allah katında makbul olan din İslâm dinidir.”
(Âl-i İmran,19.) ayetinin miftahlı tılsımıdır ki HAKK’a gidecek HAK yolu gösteren…
Ve yine ruhları;
“Namaz mü’minin miracıdır” (süyûtî) Hadis-i şerifiyle
huzur-u ilahiye ye yükselten velayet tılsımı…v.s.
Demek her bir ayet, her bir hadis,
Her bir farz veya sünnet bir tılsımdır ki, ayrı bir rahmet kapısını açar!..
“Evet, şu kudsî -iman– tılsımı ile ölüm,
insan-ı mü’mini zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna,
huzur-u Rahmân’a götüren bir musahhar at ve burâk suretini alır.
Onun içindir ki, ölümün hakikatini gören kâmil insanlar,
ölümü sevmişler, daha ölüm gelmeden ölmek istemişler.
Hem zevâl ve firak,
memat ve vefat ve darağacı olan mürur-u zaman,
o iman tılsımı ile,
Sâni-i Zülcelâlin taze taze, renk renk, çeşit çeşit mucizât-ı nakşını,
havârık-ı kudretini,
tecelliyât-ı rahmetini kemâl-i lezzetle seyir ve temâşâya vasıta suretini alır.”
(7.söz)
Gaflet ve faniyet perdelerini yırtar, Hakkı ve hakikati bildirir..
“Ey nefis, birkaç Sözde kat’î ispat etmişiz ki,
asıl mahiyetin kusur, naks, fakr, aczden yoğrulmuştur ki;
zulmet, karanlığın derecesi nisbetinde nurun parlaklığını gösterdiği gibi,
zıddiyet itibarıyla sen onlarla Fâtır-ı Zülcelâlin kemâl, cemâl, kudret ve rahmetine âyinedarlık ediyorsun!..
… Öyle ise,
nefsindeki ene’yi yırt, Hüve’yi göster.
Ve kâinata dağınık bütün muhabbetlerin,
Onun esmâ ve sıfâtına karşı verilmiş bir muhabbet..” olduğunu gör!..
(24.söz, 5.dal)
Bab-ı Şefkat NUR
