Şeytan döndü ve dedi:

“Kur’ân beşer kelâmına benziyor; onların muhaveresi tarzındadır.

Demek beşer kelâmıdır.

Eğer Allah’ın kelâmı olsa,

Ona yakışacak, her cihetçe harikulâde bir tarzı olacaktı.

Onun san’atı nasıl beşer san’atına benzemiyor; kelâmı da benzememeli.”

Nasıl ki Peygamberimiz (), mucizâtından ve hasâisinden başka, ef’al ve ahval ve etvârında beşeriyette kalıp,

beşer gibi âdet-i İlâhiyeye

ve evâmir-i tekvîniyesine münkad ve mutî olmuş.” (26.mektup)

(Efendimiz ()’in şahs-i manevisine ait hususiyetleri dışında,

diğer halleri beşeri, yani insani haller ve durumlara ait olup,

diğer insanlar gibi;)

O da soğuk çeker, elem çeker, ve hâkezâ…

Herbir ahval ve etvârında harikulâde bir vaziyet verilmemiş

tâ ki ümmetine ef’âliyle imam olsun,

etvârıyla rehber olsun, umum harekâtıyla ders versin.

Eğer her etvârında harikulâde olsaydı, (26.mektup)

(Meselâ melekler gibi olsaydı;)

“bizzat her cihetçe imam olamazdı,

herkese mürşid-i mutlak olamazdı,

bütün ahvâliyle Rahmeten li’l-âlemîn olamazdı..” (26.mektup)

“Aynen öyle de, Kur’ân-ı Hakîm,

ehl-i şuur (Kur’an’a muhatabiyet ve mazhariyet makamındakilere,

enbiyalara, müceddidlere, müfessirlere

ve muhaddislere ve fakihlere) imamdır,

cin ve inse ,(akıl ve kalp sahiplerine) mürşiddir,

ehl-i kemâle (evliyalara,Sıddıklara, şehidlere ve salihlere) rehberdir,

ehl-i hakikate (alimlere ve asfiyalara) muallimdir.

Öyle ise, beşerin muhaverâtı ve üslûbu

(insanların anlayışı)

tarzında olmak, zarurî ve kat’îdir.

Çünkü, cin ve ins münâcâtını

(dua ve niyazını)

ondan alıyor, duasını ondan öğreniyor,

mesâilini onun lisanıyla zikrediyor,

Edeb-i muaşeretini ondan taallüm ediyor,

(Kur’an ahlâkını ve sünnet edebini)

ve hâkezâ, herkes onu merci yapıyor.

Öyle ise, eğer Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâmın

Tûr-i Sina’da işittiği kelâmullah tarzında olsaydı,

beşer bunu dinlemekte ve işitmekte tahammül edemezdi ve merci edemezdi.

Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâm gibi bir ulül’azm,

ancak birkaç kelâmı işitmeye tahammül etmiştir.

Mûsâ Aleyhisselâm demiş:

Senin kelâmın böyle midir?’

Allah buyurdu:

‘Ben bütün lisanların kuvvetine mâlikim.”

Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 3:536. (26.mektup)

Bab-ı Şefkat NUR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir