“BİR GÜN VEYA BİR SENE ZARFINDA VUKUA GELEN

KÜÇÜK KÜÇÜK KIYAMETLERİ, 

HAŞİRLERİ GÖREN BİR ADAM, SAADET-İ EBEDİYENİN,

İNSANLARA İHSAN EDİLECEĞİNE ŞÜPHE EDEMEZ!..”

“YEVM; 

tâbiri ise, haşrin vukuunu gösteren emarelerden birine işarettir.

Şöyle ki:

Saniye, dakika, saat ve günleri gösteren haftalık bir saatin millerinden birisi

devrini tamam ettiği zaman, 

behemehal ötekiler de devirlerini ikmal edeceklerine kanaat hasıl olur. 

Kezalik, yevm, sene, ömr-ü beşer ve ömr-ü dünya içinde tayin edilen

 mânevî millerden birisi devrini tamam ettiğinde,

ötekilerin de

-velev uzun bir zamandan sonra olsun- devirlerini ikmal edeceklerine hükmedilir.

Ve keza, bir gün veya bir sene zarfında vukua gelen küçük küçük kıyametleri, 

haşirleri gören bir adam, saadet-i ebediyenin,

(haşrin tulû-u fecriyle, şahsî bir nev’ hükmünde olan)

insanlara ihsan edileceğine şüphe edemez!..”

(İşârâtü’l-İ’caz)

Madem

“YEVMtâbiri ise, haşrin vukuunu gösteren emarelerden birine işarettir.”

(İşârâtü’l-İ’caz)

O halde yevm, yani gün tabiri;

zaman kavramı üzerinden kıyametin ve haşrin gelmesine işarettir…

yani nasıl ki;

saniyeler dakikalara,

dakikalar saatlere,

saatler günlere,

günler haftalara,

haftalar aylara,

aylar yıllara,

yıllar asırlara,

asırlar devirlere inkılap eder,

o halde, birinin dönüşü, diğerinin gelişi demektir…

aynen öylede,

hayat ömrün,

ömür imtihanın bitmesi, ahiret kapısının açılması demektir…

Misalle hakikati birleştirecek olursak:

Saniye bir gün gibi,

– Dakika bir yıl gibi

– Gün de dünyanın nakt-i ömrü gibidir…

“Bu manevi millerden birisi devrini tamam ettiğinde, ötekilerin de  

-velev uzun bir zamandan sonra olsun- devirlerini ikmal edeceklerine hükmedilir!..”

(İşârâtü’l-İ’caz)

Hasılı;

 Ve gün gelecek

insanın da bu misafirhanedeki misafirliği bitecek

ve ömr-ü dünya devrini tamamlayacak; kıyamet kopacak.

İşte “yevm” kelimesinde böyle işarî bir mana vardır.

İnsana ölümü, haşri ve neşri hatırlatır.

Diğer bir işarî mana da şudur:

“Ve keza, bir gün veya bir sene zarfında vukua gelen küçük küçük kıyametleri,

haşirleri gören bir adam, saadet-i ebediyenin, haşrin tulû-u fecriyle,

şahsı bir nev hükmünde olan insanlara ihsan edileceğine şüphe edemez”. 

(İşârâtü’l-İ’caz)

Her gün ve her sene küçük küçük kıyametleri ve haşirleri görüyoruz:

Her gün gecesi ile bir ölüm, sabahı yeniden diriliştir….

gecenin gelmesiyle gün bitiriliyor ve ertesi sabah herşey tekrar haşrediliyor

– bütün canlılar için uyku, ölümün küçük kardeşi, sabah uyanış yeni bir diriliştir

– Kışın ölen ağaçlar baharda cennet hurileri tarzında süsleniyor ve onlara hayat veriliyor.

– Hatta hayalen kendimizi binler sene evvel farz etsek,

sonra zamanın iki kanadı olan geçmiş ve geleceği ile birleştirsek;

asırlar, günler adedince

haşrin ve kıyametin misallerini ve numunelerini görebiliriz.

O halde;

Bu haşir ve neşirleri gören kişi, insanın haşrinden ve neşrinden,

berzahtan, mahşerden, sırattan

ebedi cennet veya cehennem yolundaki yolculuktan nasıl şüphe edebilir?

Haşrin tulû-u fecriyle: 

Yani nasıl ki

güneşin batışıyla ölen gün ertesi sabah güneşin doğuşuyla haşrediliyor;

aynen bunun gibi, kıyamet ile ölen dünya da haşrin gelişiyle neşredilecek;

haşir sabahı bütün insanlar kabirlerinden çıkartılacak ve

dünya ahiret menzillerinden bir menzil olacak.

Bu delili Kur’an birçok ayetiyle beyan etmektedir.

Mesela şöyle der:

“Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine, 

yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor!

Bunu yapan elbette ölüleri de diriltecektir. Çünkü O, her şeye gücü yetendir!..”

(Rum 50)

“Sizin yaratılmanız da tekrar diriltilmeniz de ancak bir tek nefsin yaratılması

ve tekrar diriltilmesi gibidir. Gerçekten Allah her şeyi işitir ve görür.”

(lokman,28)

Demek;

yevm/gün derken, zamanın sırrını kavramak lazım…

Dakika saat derken, hayatın mahiyetini ve manasını anlamak lazım…

Aylar yıllar derken ömür istikametinde,

imtihanın hikmet ve gayesini basiret ve ferasetle görmek lazım!..

Bab-ı Şefkat NUR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir