Ebû Saîd Râfi’ b. Muallâ (ra) anlatıyor:
Bir gün Resûlullah (sav) bana:
–Mescitten çıkmadan önce, Kur’an’daki en büyük sûreyi sana öğreteyim mi, buyurdu ve elimi tuttu. Yürümeye başladık. Mescitten çıkacağımız sırada:
–Yâ Resûlallah, bana Kur’an’daki en büyük sûreyi öğreteceğinizi söylemiştiniz, dedim. Resûlullah (sav):
–(Fazileti en büyük olan) O sûre, el-Hamdü lillâhi Rabbil-âlemîn (diye başlayan) Fâtiha sûresidir; o, namazda tekrar edilen yedi âyettir ve bana verilen Yüce Kur’an’(dan)dır, buyurdu.
(B5006 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 9)
Ebû Saîd el-Hudrî’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle demiştir:
Bu canı bu tende tutan Allah’a yemin ederim ki, İhlâs sûresi, Kur’ân’ın üçte birine bedeldir.
(B7374 Buhârî, Tevhîd, 1)
Diğer bir rivayete göre Resûlullah (sav) ashâbına:
–Kur’an’ın üçte birini bir gecede okumaktan acze düşer misiniz, sorusuna cevaben sahâbîler:
–Yâ Resûlallah, buna hangimizin gücü yeter, dediler. Bunun üzerine Peygamber (sav):
–“Kul, hüvallâhü ehad. Allâhü’s-samed” diye başlayan İhlâs sûresi, Kur’an’ın üçte birine denktir, buyurdu.
(B5015 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13)
Ebû Saîd el-Hudrî (ra) anlatıyor:
Bir adam, birinin (namazda) İhlâs sûresini tekrar tekrar okuduğunu işitti. Adamın okuduğu miktarı azımsayarak sabahleyin Allah Resûlü’ne (sav) gelip bunu haber verdi. Bunun üzerine Peygamber (sav):
Bu canı bu tende tutan Allah’a yemin ederim ki, o sûre Kur’an’ın üçte birine denktir, dedi.
(B5013 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) İhlâs suresi hakkında:
O sûre, Kur’an’ın üçte birine denktir, buyurmuştur.
(M1888 Müslim, Müsâfirîn, 261)
Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre bir kimse:
–Yâ Resûlallah, ben İhlâs sûresini seviyorum, dedi. Resûlullah (sav) da:
–Onu sevmen, seni cennete koyar, buyurdu.
(B774a Buhârî, Ezân, 106)
Ukbe b. Âmir’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle demiştir:
Bu gece indirilen âyetler var ya, onların benzerleri asla görülmemiştir. Onlar, Kul eûzuü bi-Rabbi’l-felâk ile Kul eûzü bi-Rabbi’n-nâs sûreleridir.
(M1891 Müslim, Müsâfirîn, 264)
Ebû Saîd el-Hudrî’den (ra) rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir:
Resûlullah (sav), cinlerden, kem gözlerden Allah’a sığınırdı. Nihayet Muavvizeteyn (Kul eûzü bi-Rabbi’l-felâk ile Kul eûzü bi-Rabbi’n-nâs) sûreleri nâzil olunca, bu ikisini okuyarak Allah’a sığınmaya başladı; diğer duaları bıraktı.
(T2058 Tirmizî, Tıb, 16)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav):
Kur’an’da otuz âyetli bir sûre vardır, (onu çok okuyan) insana bağışlanıncaya kadar şefaat eder. Bu sûre Tebârakellezî bi yedihi’l-mülk sûresidir, buyurmuştur.
(T2891 Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 9; D1400 Ebû Dâvûd, Şehru Ramazan, 10)
Ebû Mes’ûd el-Bedrî’den (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle demiştir:
Kim, Bakara sûresinin sonundaki iki âyeti geceleyin okursa, bunlar ona yeter.
(B5009 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 10; M1878 Müslim, Müsâfirîn, 255)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav):
Evlerinizi kabir hâline getirmeyin; (nafile ibadet edin, Kur’an okuyun). Şeytan, Bakara sûresinin okunduğu evden kaçar, buyurmuştur.
(M1824 Müslim, Müsâfirîn, 212)
Übey b. Ka’b (ra) anlatıyor:
Resûlullah (sav) bana: “Yâ Ebâ’l-Münzîr, Allah’ın Kitabı’ndan ezberlediğin âyetlerin hangisinin daha büyük olduğunu biliyor musun?” diye sordu. Ben de “Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm” dedim. Bunun üzerine elini göğsüme vurarak, “İlmin mübarek olsun, yâ Ebâ’l-Münzîr” buyurdu.
(M1885 Müslim, Müsâfirîn, 258)
Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor:
Resûlullah (sav), beni (toplanan) Ramazan sadakasını (sadaka-i fıtır) korumakla görevlendirmişti. Derken birisi gelip yiyeceklerden avuçlamaya başladı. Bunun üzerine adamı tuttum:
–Seni Resûlullah’a götüreceğim, dedim. Adamcağız:
–Elim dardadır. Çoluk çocuk sahibiyim, çok muhtaç durumdayım, diye yalvardı. Ben de adamı salıverdim. Sabah oldu Resûlullah (sav):
–Ebû Hüreyre, dün geceki tutsağın ne yaptı, diye sordu.
–Yâ Resûlallah (sav), çok muhtaç durumda bulunduğundan ve çoluk çocuk sahibi olduğundan bahsetti. Ben de ona acıdım ve onu salıverdim, dedim. Peygamber (sav):
–O sana yalan söyledi, tekrar gelecektir, buyurdu. Resûlullah’ın sözünden onun tekrar geleceğini anladığım için onu bekledim. Geldi ve hemen yiyeceklerden avuçlamaya başladı. Bunun üzerine:
–Seni Allah Resûlü’ne götüreceğim, dedim.
–Beni bırak, çünkü çok muhtaç durumdayım, bakmam gereken çoluk çocuğum var. Bir daha gelmem, dedi. Ben de acıdığım için onu bırakıverdim. Sabah olunca yine Resûlullah (sav) bana:
–Ey Ebû Hüreyre, dün geceki tutsağın ne yaptı, diye sordu.
–Bakmakla yükümlü bir ailesinin olduğunu ve muhtaç durumda kaldığını söyledi. Ben de merhamet edip onu bıraktım, dedim. Resûlullah :
–Sana yalan söyledi, yine gelecek, buyurdu. Üçüncü kez gelişini bekledim. Geldi ve hemen yiyecekleri avuçlamaya başladı. Onu yakaladım ve:
–Seni Resûlullah’a götüreceğim, bu üçüncü gelişin. Gelmeyeceğini söylediğin hâlde tekrar geliyorsun, dedim. Bunun üzerine:
–Beni bırak da sana birtakım sözler öğreteyim. Allah o sözlerle seni faydalandırır, dedi.
–Neymiş o sözler, diye sordum. Şöyle dedi.
–Yatağına girdiğinde Âyetü’l-Kürsî’yi oku. Böylece Allah’ın emriyle senin yanında daima bir muhafız bulunur ve sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz, dedi. Ben de onu bıraktım. Sabah olunca, Resûlullah (sav):
–Dün geceki tutsağın ne yaptı, diye sordu.
–Yâ Resûlallah, söylediğim takdirde Allah tarafından bana faydası dokunacak birkaç söz öğreteceğini söyledi, ben de onu bıraktım, dedim.
–Neymiş o sözler, buyurması üzerine:
–“Yatağına girdiğinde Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm âyetini sonuna kadar oku; böyle yaparsan Allah’ın emriyle senin yanında daima bir muhafız bulunur ve sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz.” diye söyledi, dedim. Peygamber :
–Çok yalancı olduğu hâlde, bu sefer sana doğru söylemiş. Ey Ebû Hüreyre, üç gündür kiminle konuştuğunu biliyor musun, buyurdu.
–Hayır, dedim.
–O, şeytandır, buyurdu.
(B2311 Buhârî, Vekâlet, 10)
Ebu’d-Derdâ’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah :
Kehf sûresinin başından on âyet ezberleyen kimse, Deccâl’in şerrinden kurtulur, buyurdu.
(M1883 Müslim, Müsâfirîn, 257)
Diğer bir rivayet ise “Kehf sûresinin sonundan” şeklindedir.
(M1884 Müslim, Müsâfirîn, 257)
İbn Abbâs (ra) anlatıyor:
Cebrail (as) yanında otururken Peygamber (sav) yukarıdan bir ses işitti ve başını kaldırdı. Cebrail (as):
–Bu, bir gök kapısıdır ki, yalnız bugün açıldı, şimdiye kadar açılmamıştı, dedi. Bu kapıdan bir melek inince, yine Cebrail (as):
–Bu melek, yeryüzüne ancak bugün inen bir melektir; şimdiye kadar hiç inmemişti, dedi. Melek, Resûlullah’a (sav) selâm verdi ve dedi ki:
–Sana verilen iki nuru müjdeliyorum. Bunlar senden evvel hiçbir Peygamber’e verilmedi (Bunlardan) biri Fâtiha sûresi, diğeri ise Bakara sûresinin sonlarıdır. Bunlardan bir harf bile okusan Allah mükâfatını verir.
(M1877 Müslim, Müsâfirîn, 254)