Rehber-i ekber, muallim-i ekmel ve dellâl-ı a’zam ve tılsım-ı kâinatın keşşafı ve âyine-i Samedanî ve Habib-i Rahmanî olan Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın risaleti hiçbir cihetle inkâr edilmez.
Lemalar, Risale-i Nur
Nübüvvet ise gaye-i insaniyet ve vazife-i beşeriyet, ahlâk-ı İlahiye ile ve secaya-yı hasene ile tahalluk etmekle beraber, aczini bilip kudret-i İlahiyeye iltica, zaafını görüp kuvvet-i İlahiyeye istinad, fakrını görüp rahmet-i İlahiyeye itimat, ihtiyacını görüp gına-i İlahiyeden istimdad, kusurunu görüp aff-ı İlahîye istiğfar, naksını görüp kemal-i İlahîye tesbihhan olmaktır, diye ubudiyetkârane hükmetmişler.
Sözler, Risale-i Nur
Bir nazar-ı peygamber, birdenbire kalbeder; bir bedevî-i cahil, bir ârif-i münevver. Eğer mizan istersen: İslâm’dan evvel Ömer, İslâm’dan sonra Ömer… Birbiriyle kıyası: Bir çekirdek, bir şecer… Def’aten verdi semer; o nazar-ı Ahmedî, o himmet-i Peygamber Ceziretü’l-Arap’ta, fahmolmuş fıtratları kalbetti elmaslara. Birdenbire serâser… Barut gibi ahlâkı parlattırdı, oldular birer nur-u münevver.
Sözler, Risale-i Nur
Hem o melek, cin ve beşerin seyyidi olan zat, şu kâinat ağacının en münevver ve mükemmel meyvesi ve rahmet-i İlahiyenin timsali ve muhabbet-i Rabbaniyenin misali ve Hakk’ın en münevver bürhanı ve hakikatin en parlak siracı ve tılsım-ı kâinatın miftahı ve muamma-yı hilkatin keşşafı ve hikmet-i âlemin şârihi ve saltanat-ı İlahiyenin dellâlı ve mehasin-i sanat-ı Rabbaniyenin vassafı ve câmiiyet-i istidat cihetiyle o zat, mevcudattaki kemalâtın en mükemmel enmuzecidir. Öyle ise o zatın şu evsafı ve şahsiyet-i maneviyesi işaret eder, belki gösterir ki o zat, kâinatın illet-i gaiyesidir. Yani o zata şu kâinatın Hâlık’ı bakmış, kâinatı halk etmiştir. Eğer onu icad etmeseydi kâinatı dahi icad etmezdi denilebilir.
Mektubat, Risale-i Nur
Elbette dost ve düşmanın ittifakıyla, en yüksek istidatta ve en âlî ahlâkta ve nev-i beşerin humsu ona iktida etmiş ve nısf-ı arz onun hükm-ü manevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyasıyla bin üç yüz sene ışıklanmış ve beşerin nurani kısmı ve ehl-i imanı, mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip ona dua-yı rahmet ve saadet edip ona medih ve muhabbet etmiş olan Muhammed aleyhissalâtü vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş ve resul yapacak ve yapmış ve sair nev-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır.
Mektubat, Risale-i Nur
Elbette o zat, mevcudattaki kemalâtın ve ahlâk-ı âliyenin misali ve mümessili ve timsali ve üstadıdır.
Mektubat, Risale-i Nur
Kâinatın umum zerratının umum zamanlarındaki umum dakikalarının bütün âşirelerine darbedilip, hasıl-ı darb adedince o Zat-ı Ahmediye’ye salât ü selâm, nihayetsiz hazine-i rahmetinden inmesini, Zat-ı Ferd-i Ehad-i Samed’den niyaz ediyoruz.
Lemalar, Risale-i Nur
Nasıl kâinat, insan için yaratılmış ve kâinattan maksud ve müntehab insandır; öyle de insandan dahi en büyük maksud ve en kıymettar müntehab ve en parlak âyine-i Ehad ve Samed, elbette Ahmed-i Muhammed’dir.
Lemalar, Risale-i Nur
Bil ki nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemalâtın fezlekesi ve esasıdır. Din-i hak, saadetin fihristesidir. İman, bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir. Madem şu âlemde parlak bir hüsün, geniş ve yüksek bir hayır, zahir bir hak, faik bir kemal görünüyor. Bilbedahe hak ve hakikat, nübüvvet içindedir ve nebiler elindedir. Dalalet, şer, hasaret; onun muhalifindedir.
Lemalar, Risale-i Nur
Karıncayı emirsiz, arıyı ya’subsuz bırakmayan kudret-i ezeliye; elbette beşeri nebisiz bırakmaz.
Hakikat Çekirdekleri, Risale-i Nur
İnsanlardan bir çekirdek var ki Cenab-ı Hak, şecere-i hilkati o çekirdekten inbat etmiştir. O çekirdek de ancak ve ancak bütün ehl-i kemalin ve belki nev-i beşerin nısfının ittifakıyla efdalü’l-halk, seyyidü’l-enam Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır.
Sözler, Risale-i Nur