Hz. Peygamber Efendimiz ﷺ ,
“Ameller ancak niyetlere göredir.
Herkes için ancak niyet ettiği şey vardır.”
(Buhârî, “Bedʾü’l-vaḥy”, 1; Ebû Dâvûd, “Ṭalâḳ”, 11)
Demekle niyetsiz amelin ölü olduğunu,
bilakis niyetle hayat bulduğunu beyan etmektedir!..
“Fesadı –bozulması- da ucub, riyâ ve gösteriş iledir.” (Mesnevi-i Nuriye)
Hayrat ve hasenâtın ucub ile yapılması, niyetteki ihlası bozar, riya ve gösterişe sokar!..
“fıtrî olarak vicdanda Ve şuur ile bizzat hissedilen vicdaniyatın esası,
ikinci bir şuur ve niyet ile inkıtâ bulur”
yani kesilir, akim kalır.!..
Zira vicdan
adl ismi’ne mazhariyet vazifesi ile yaratılmıştır,
Allahın emir ve adaletine karşı kendini
bir mizan ve miyar olarak vasıflandırması gerekirken,
Ucub, riya ve gösterişe girmesi, ,
hayırlı ve uhrevi amelleri geçersiz ve değersiz kılar…
Halbuki;
“Akaidî ve imanî hükümleri kavî ve sabit kılmakla meleke haline getiren,
ancak ibadettir.
Evet,
Allah’ın emirlerini yapmaktan
ve nehiylerinden sakınmaktan ibaret olan ibadetle,
vicdanî ve aklî olan imanî hükümler terbiye ve takviye edilmezse,
eserleri ve tesirleri zayıf kalır.”-İşaratü’l-İcaz-
İnsan da vicdan ve vicdana ait unsurların;
Adaletin, hakkaniyetin, hikmetin ve muhabbetin
menbaaı ve menşei olması Esma-i Hüsna’ya mazhariyetindendir!..
Fıtraten niyet etmeksizin,
herhangi bir olay karşısında bu mazhariyeti gösterirler ve okuturlar…
Biz buna ‘insanlık’ deriz.
İşte ‘fıtrî ahval’ budur!..
Bunun tam tersi duyarsızlık karşılığında ‘insanlık ölmüş’ diye teessür ederiz!..
Velâkin aklı ve hissi hasselerimiz sınırsız olduğundan
ve nefsi hevaların emrine meyyal olduğundan;
kayıt ve sınır altına alınması gerekir!..
“ibadetle,
vicdanî ve aklî olan imanî hükümler ,”
Sünnet-i Seniyye’nin hikmet, şecaat ve iffet kaidesiyle
sıratı’l-müstakim’le kayıt altında tutulmazsa,
ya humuda ya fücura,
ya riyaya ya ucuba,
ya evhama
ya da dessaslığa döner…
“Bu mertebelerin altısı zulümdür,
üçü -hikmet, şecaat ve iffet – adl ve adalettir!..” (İşaratü’l-icaz)
Nasıl ki amellerin hayatı niyet iledir.
Öyle de;
niyet bir cihetle fıtrî ahvalin ölümüdür!..
“Meselâ, tevâzua niyet onu ifsad eder;”
(Mesnevi-i Nuriye)
Fıtreten tevazu hissetmeyip,
maslahat icabı tevazu ya girilirse, mü’minin vakar ve heybeti kalkar!..
“ tekebbüre niyet onu izâle eder.” (Mesnevi-i Nuriye)
Yani,
Kulluk şuuruna malik olması istenen kul,
efendi olmak davasına düşerse, büyüklenme;
ilmini, hilmini takvasını dağıtır!..
“feraha niyet onu uçurur;”
Fıtreten ferahlanacak bir durum mevcut değilken,
feraha niyet,
tasannuya kapı açar, bu da ihlas ve samimiyeti ortadan kaldırır!..
“gam ve kedere niyet onu tahfif eder.” (Mesnevi-i Nuriye)
Bilakis Allah için, gam ve kedere niyet,
sorumluluk bilincine işaret ettiğinden,
mahzuniyet vasfıyle, “inayeti ilahiye”yi celbeder!..
“Ve hâkezâ, kıyas et…”(Mesnevi-i Nuriye)
“Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun;
bilin ki, Allah(ﷻ),
kalplerdeki niyetlerin -aslını- özünü bilir.
Hiç yaratan bilmez mi?
O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Mülk-13-14)
Bab-ı Şefkat NUR