اَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
Bütün ervah ve kulûbün dalaletten neş’et eden ızdırabat ve keşmekeş ve ızdırabattan neş’et eden manevî elemlerden kurtulmaları, birtek Hâlık’ı tanımakla olur. Bütün mevcudatı, birtek Sâni’a vermekle necat buluyorlar, birtek Allah’ın zikriyle mutmain olurlar. Çünki hadsiz mevcudat birtek zâta verilmezse (Yirmiikinci Söz’de kat’î isbat edildiği gibi) o zaman her birtek şeyi, hadsiz esbaba isnad etmek lâzım gelir ki, o halde birtek şeyin vücudu, umum mevcudat kadar müşkil olur.
Çünkü Allah’a verse, hadsiz eşyayı bir zâta verir. Ona vermezse, her bir şeyi hadsiz esbaba vermek lâzım gelir. O vakit bir meyve, kâinat kadar müşkilât peyda eder, belki daha ziyade müşkil olur. Çünkü nasıl bir nefer yüz muhtelif adamın idaresine verilse, yüz müşkilât olur. Ve yüz nefer, bir zabitin idaresine verilse, bir nefer hükmünde kolay olur.
Öyle de: Çok muhtelif esbabın birtek şeyin icadında ittifakları, yüz derece müşkilâtlı olur. Ve pek çok eşyanın icadı, birtek zâta verilse yüz derece kolay olur. İşte mahiyet-i insaniyedeki merak ve taleb-i hakikat cihetinden gelen nihayetsiz ızdırabdan kurtaracak yalnız tevhid-i Hâlık ve marifet-i İlahiyedir. Madem küfürde ve şirkte nihayetsiz müşkilât ve ızdırabat var. Elbette o yol muhaldir, hakikatı yoktur. Madem tevhidde, mevcudatın yaratılışındaki sühulete ve kesrete ve hüsn-ü san’ata muvafık olarak nihayetsiz sühulet ve kolaylık var. Elbette o yol vâcibdir, hakikattır.
İşte ey bedbaht ehl-i dalalet! Bak: Dalalet yolu ne kadar karanlıklı ve elemli!. Ne zorun var ki, oradan gidiyorsun? Hem bak: İman ve tevhid yolu ne kadar kolay ve safalı… Oraya gir, kurtul.
Bediüzzaman Said NURSİ